Röportaj

İzmir’de Bir İlk: İkinci El Tasarımcı SELİN SİNTAÇ

Sibel KÖROĞLU - MegaPlus Dergisi Genel Yayın Koordinatörü

Sibel KÖROĞLU

MegaPlus Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

İçeriye girdiğimde ışıl ışıl ayakkabılar, çantalar, rengârenk elbiselerle donanmış bir ortamla karşılaştım. Enerjisi yüksek bir dekorasyon ve cıvıl cıvıl bir konsept; her şey iç açıcı, neşeli ve şık. Kendisi gibi bir mekan yaratmış SELİN SİNTAÇ. Ona “hayırlı uğurlu olsun” demek için mekana ilk gelişimde karar verdim bu kez Sofra Muhabbeti’mi kendisinin zarif çay masasında yapmaya.

O’nu tanıyan çok. Bilinmeyenlerle dolu bir genç kadın aslında Selin Sintaç. Dıştan bakınca duvarları var sanki, sohbet edip tanıdıkça bambaşka bir kadınla bir araya geldiğinizi anlıyorsunuz. Samimi, enerjik ve özenli.

Sibel Köroğlu: Hadi senin sözlerinle tanıyalım biraz Selin Sintaç’ı…

Selin Sintaç: Doğma büyüme İzmirliyim, üniversiteyi de İzmir’de okudum. Aile şirketimizde çalışıyordum ve aynı zamanda da okuyordum. Üniversite bittikten sonra Amerika’ya gidip California San Francisco’ya yerleştim.  10 yıl kadar orada kaldım ve o dönemde yüksek lisansımı bitirdim. Burada Uluslararası İlişkiler Avrupa Birliği okumuştum. Amerika’da da kamu yönetimi ve yöneticilik üzerine master yaptım. Aslında eğitimim tamamen devlet siyaset ve politika üzerine idi. Otuzlu yaşlara yakın bir zamanda üçüncü üniversitemi moda üzerine okudum.

Moda kendimi bulduğum bir alandı. Moda pazarlama bölümünde modanın farklı dallarında eğitimler aldım. Hiç unutmuyorum; ilk derste sınıftaki yaş ortalamasına göre çok büyük kalıyorum tabii, en öne kalemlerim, notlarım hazır vaziyette oturdum, çok sevdiğim bölüm başkanlığını yapan Diana diye bir hoca vardı, arkası dönük tahtaya bir şeyler yazmaya başladı. Ben başladım ağlamaya, kadın ağladığımı duyunca arkasını dönüp neden ağladığımı sordu. Ayağa kalkıp “Ben otuzuma merdiven dayadım, bu benim üçüncü üniversitem ve kendimi anca burada buldum” dedim. Bütün sınıf alkışlamaya başladı. O günden sonra hiç kimse de beni unutamadı.

Selin Sintaç İkinci El Tasarımcı Sofra muhabbeti röportaj, megaplus dergisi 38. sayı

SİBEL KÖROĞLU: Üçüncü üniversitede kendini buldun, peki diğer okuduğun bölümlerin hayatında sana hiç etkisi oldu mu?

SELİN SİNTAÇ:Tabii ki oldu. Dünyaya bakış açımı değiştiren ve beni bu kadar açık görüşlülüğe iten aslında aldığım eğitimlerdi.

SİBEL KÖROĞLU: Amerika maceranı dinlemek istiyorum. Ne zamandır İzmir’desin? Kesin dönüş mü yaptın?

SELİN SİNTAÇ: Döneli 5-6 ay oldu. Aslında bir ayağım hep o tarafta çünkü ben aynı zamanda Amerikan vatandaşıyım. Tek vatanım Türkiye değil, artık Amerika da benim vatanım; kısacası dünya vatandaşıyım. Yeri geliyor buradan daha çok orayı biliyorum, çünkü buradan daha çok orada yaşadım bazı şeyleri. 24-37 yaş arası dönemim orada geçti. Hayatınızda kendi bilincinize vardığınız dönem, kendinizi keşfettiğiniz dönem vardır ya işte ben o dönemde hep Amerika’daydım. Kardeşimin düğünü için geldim aslında. Sonrasında da kaldım. Çünkü şu an bulunduğumuz mağaza gibi moda üzerine bir şeyler yapmak benim hep hayalimdi. Aslında ilk Amerika’da böyle bir şey düşündüm ama aslında güçlü olduğum yer burası, köklerimin olduğu yer burası. Ailemin manevi desteğinin olduğu yer burası. Orada olsaydım yine tek başıma olacaktım. Şimdikinin en az 2 katı daha fazla zorlanacaktım. Ama burada hayat aile ile beraber çok güzel ve kolay. Yıllarca zaten yalnızlığın zorluğunu çok yaşadım. Mesleki açıdan bakarsak; Türkiye’de yapılan her şey çok iyi, malzemeler, dikişler çok güzel, usta terziler çok iyi. Böyle bir iş için ana merkezi burada kurup Amerika’da sürdürmek gibi bir hayalim var.b

Selin Sintaç İkinci El Tasarımcı Sofra muhabbeti röportaj, megaplus dergisi 38. sayı

SİBEL KÖROĞLU: Orada ne işler yaptın?

SELİN SİNTAÇ: Çok farklı işler yaptım. Mesela orada Uber’in ilk kadın şoförü oldum. Terzide çalıştım. Uzun yıllar moda sektöründe yer aldım; stilistlik, gardırop stilistliği, moda danışmanlığı yaptım, kişiye özel çalışıyordum. En önemlisi de Fashion Show Production dediğimiz kısacası burada moda şovlarında ajansların yaptığı işi yapıyordum. Modellerle çalıştım, koreografilerini yaptım, model eğitmenliği yaptım. Genel olarak moda sektöründe yer aldım.

SİBEL KÖROĞLU: Hepsinden daha farklı bir iş olan uber şoförlüğü benim dikkatimi çekti. Neden bu iş?

SELİN SİNTAÇ: O dönem okulum yeni bitmişti; bir yandan kendimi keşfetmeye çalışırken bir yandan da maddi olarak da ayakta durmam gerekiyordu. Sonuçta Amerika’da tek başıma yaşadım. Bir de modadan kazandığımın daha fazlasını modaya harcıyordum. Dolaplara elbiseler ayakkabılar sığmadığı için modaya harcadığım bu parayı dengeleyen bir para akışının olması gerekiyordu. Dolayısıyla böyle bir iş tecrübem de oldu. San Francisco’da 40 şoförün içinde tek kadın olan bendim.

Selin Sintaç İkinci El Tasarımcı Sofra muhabbeti röportaj, megaplus dergisi 38. sayı

SİBEL KÖROĞLU:Hep hayalin olduğunu söyledin. Peki, nasıl gelişti bu süreç? Kısa sürede burayı nasıl açtın?

SELİN SİNTAÇ: Evet, hep hayalimdi bu benim. Kendi tasarladığım logom bile 5-6 yıl öncesinden hazırdı. Kafamda hep istediğim bir şeydi ama doğru yer ve doğru zamanı bekledim. Ailemin de destek ve teşvikleriyle yola çıktım bu anlamda ailem hep yanımda yer aldı. Konseptteki değişikliğin sebebi de aslında biraz İzmir. Çünkü buradaki konsept, İstanbul’da, Amerika’da, Avrupa’da var ama İzmir’de hiç olmayan bir şey; “ikinci el designer”… Çok az giyilmiş ya da hiç giyilmemiş çok yeni ve marka ürünler… Kendi çevreme anneme, kardeşime ya da kendime baktığımda bir elbiseyi alıp sadece bir gün bir kaç saat giyip bir daha kullanamama durumu olunca bu şekilde bir fikir mantıklıydı. Biraz da tüketim çılgınlığına dur deyip, bu ürünleri alamayan insanlara fayda sağlayan bir şeyler yapmak istedim. Aslında sosyal sorumluluk gibi de bir şey bu. Çünkü ikinci el dediğinizde %50+%10’dur bunun gideri. Bu şekilde bir fırsatı değerlendirmek isteyen de çok kişi var. Buradaki ürünlerin çoğunun tarzı houte couture. Amerika’dan bir tane alınmış ya da farklı sezonlarda toplanmış değişik ürünler ve Türkiye’de bulunmayan ürünler. Türkiye’de bulabilmeniz için zamanında Amerika’ya gidip almış olmanız gerekiyor bu mağazadakilerin çoğunu.

SİBEL KÖROĞLU: Dünyada yaygın olan bu ikinci el konsepti Türkiye’de ya da İzmir’de ne durumda sence? İnsanlardan nasıl tepkiler aldın?

SELİN SİNTAÇ: Olumlu tepkiler aldım hep. Öyle ki ortanın altı kalitede ürünlere öyle fiyatlar veriliyor ki artık buradaki yüksek marka ürünlerin böyle uygun fiyatlarda olması insanları çok cezbetti. Ben bu işe girdiğimde herkes ürünlerin çok üst segmente hitap edeceğini ve fiyatların çok yüksek olacağını düşündü. Abiye kıyafetlerimin bile fiyat aralığı çok normal bir seviyede. Fiyat aralığım 800-2500₺ arasında değişiyor. Türkiye’ye kardeşimin düğünü için geldiğimde abiye ararken 3000-4000₺’ye abiye bulduğumuzda seviniyordum. Ben müşteri olarak “iyi, kaliteli ve değişik olsun” diye bakıyorum ürünlere. Bu yüzden de insanlara bunu sunmak istiyorum. İnsanlar güzel, değişik şeyleri uygun fiyatlara alsınlar istiyorum.

SİBEL KÖROĞLU: Bedenler nasıl? Biraz büyük beden giyenler de bir şeyler bulabiliyor mu burada?
SELİN SİNTAÇ: Hazırlarda 40 bedene kadar ürünler var. Kotlarda 23-31 beden aralıkları var. Zaten Amerika bedenleri buradakilerle tam olarak aynı değil, Small bedenler Medium’a denk gelebiliyor Türkiye’de. Kendi markamla diktirdiğim bütün ürünlerde her beden çalışıyorum zaten. Kendi tasarım ürünlerimle de müşterileri buluşturacağım.

Selin Sintaç İkinci El Tasarımcı Sofra muhabbeti röportaj, megaplus dergisi 38. sayı


SİBEL KÖROĞLU: Bu röportajı yaptığımızda burası açılalı bir hafta oldu daha çok yeni ama burası zamanla Alsancak’ın buluşma noktası olacakmış gibi hissediyorum. Bence insanlar hem sohbet edelim hem birşeyler bakalım diye burayı buluşma noktası haline getirecekler…
SELİN SİNTAÇ: İnşallah öyle olur. Ben de bu düşünceyi arkadaşlarıma çevreme aşılamaya çalışıyorum. Konsepti tanıtmak adına biliyorsunuz ben tek bir açılış yapmadım, bir lansman gecesi yaptım, kişiye özel davetler verdim, herkesle tek tek ilgilenip konsepti anlattım. Hem almaya hem vermeye yönelik, modayı paraya, parayı modaya çevirmek anlamında İzmir’de olmayan bir konsept ile geldim. Bu mağazaya gündüz kıyafetleriyle gelip gece aniden çıkan bir davete baştan ayağa hazır bir halde çıkabilirsiniz. Kıyafetinden çantasına ayakkabısından ceketine kadar donatabiliyor burası.

SİBEL KÖROĞLU: İade durumu söz konusu mu?
SELİN SİNTAÇ: İkinci el ürünlerde dünyanın hiçbir yerinde iade yok. Ben kendi nezdimde değiştirme tabii ki yaparım ama iade diye bir şey ikinci el ürünlerde yok. Yeni koleksiyonda ise ayrı bir durum söz konusu elbette.
İkinci el ürün satın almayı ve nasıl kullanılacağını da insanlara alıştırmak istiyorum. Ben de Amerika’dayken çokça zaman ikinci el mağazalardan ürün alışverişi yapıyordum ve bunu da çok seviyorum. Kaliteli, marka ve çok az kullanılmış yepyeni ürünleri çok uygun fiyatlara almak bence çok mantıklı. Ayrıca bu paylaşımı da önemli buluyorum.

SİBEL KÖROĞLU: Bu yıl ailenizin en büyük mutluluğu Seray’ın düğünü oldu. Güzel bir organizasyon süreci geçirdiniz. Düğünde Seray’ın saç ve makyajını senin yaptığını duydum, doğru mu?
SELİN SİNTAÇ: Evet, saçını da makyajını da gurur duyarak ben yaptım. Herkese nasip olmaz kendinden 8 yaş küçük kız kardeşinin makyajını yapıp duvağını takmak… Seray da sağ olsun, o anlamda bana çok güvendi. Ben de büyük bir zevkle yaptım.

SİBEL KÖROĞLU: Bir başkasına böyle güzel makyaj yapabilmek el becerisi ister. Belli ki el becerin de yüksek. Güzel sanatlara da bir yatkınlık var sanıyorum resim ile de uğraşıyorsun…

SELİN SİNTAÇ: Evet, yağlı boya, kara kalem resimle uğraşmayı seviyorum. Ben terazi burcuyum; yaratıcılığa, sanata ve sosyalliğe yatkın bir burçtur. Bu özellikleri taşıdığımı düşünüyorum. Yağlı boya için hiç ders almadım. Kendi kendime geliştirdiğim bir hobi benim için.

SİBEL KÖROĞLU: Mağazaya gelenler de görecekler bu harika resimler burada da yer alıyor…

SELİN SİNTAÇ: Çok teşekkür ederim. Aslında hiç profesyonel yapılmış resimler değil bunlar, sadece görerek ve renklerle oynayarak ortaya çıkardığım şeyler. Vücudumuz da, yüzümüz de boş bir tuval gibi. Üzerine kullandığımız makyaj malzemeleri ve kıyafetler hayatın renkleri gibi… Ben güne başlamadan önce bu gün ne giysem diye düşünmüyorum, bu gün nasıl bir sanatsal faaliyette bulunsam diye düşünüyorum çünkü bu benim sanatım. Sokağa çıkarken kıyafetimden aksesuarıma, saçıma, makyajıma kadar sanat yaptığımı düşünüyorum.

Selin Sintaç İkinci El Tasarımcı Sofra muhabbeti röportaj, megaplus dergisi 38. sayı

SİBEL KÖROĞLU: Bir davete gitmek için hazırlanman ne kadar sürüyor?

SELİN SİNTAÇ: O her seferinde değişebiliyor. Eğer kendimi çok zorlarsam 15-20 dakikada hazır olabiliyorum. Bazen de geniş geniş hazırlanıp birkaç saatimi buna ayırabiliyorum.

SİBEL KÖROĞLU: Çok başarılı, bir o kadar da mükemmeliyetçi bir baba ile tescilli güzel bir annenin ilk kızısın. Çok şanslısın. Diğer yandan da, sorumlulukların olması, örnek olmak gibi beklentilerle doğuyorsun aslında.

SELİN SİNTAÇ: Uzun yıllar Amerika’da yaşamamın bir sebebi de buydu aslında. Çünkü o sorumlulukların altında insan bazen kendi olamıyor.  Beklentileri karşılayabilmek adına yok olabiliyorsunuz. Ben her şeyden önce bir birey olarak, Selin olarak, yalın olarak, aileden aldıklarımın üstüne kendim de var olabilmeye çalıştım. Gölgesiz ve yalın bir şekilde ailemi de en iyi şekilde temsil etmeye ve onlardan biri olmaya çalıştım. Onların altında ya da üstünde değil, yan yana, bir arada olabilmeye önem verdim. Çok saygılı, mutlu ve de sevgi dolu bir aile ortamında yetiştik. O yüzden kardeşim de ben de çok şanslıyız. Anne ve babamız her anlamda, hep yanımızda ve destek oldular.

SİBEL KÖROĞLU: “Babamın kurulu düzeninde çalışayım” diye bir düşüncen olmadı sanırım.

SELİN SİNTAÇ: Ben 11 yaşımdan beri babamla beraber çalışıyorum. Arkadaşlarım sokakta bebeklerle oynarken ben 11 yaşında fatura kesmeyi, babam sayesinde öğrendim. Babamın bir lafı vardır; “işin mutfağından gelmeden yemek yapmayı öğrenemezsin” der. Bir şeyleri hak etmeyi öğrenerek büyütüldük hep. Böyle yetiştirilmeseydim hayata karşı bu kadar sağlam ve net duramazdım. Kolayı tercih etmektense hep zoru seçtim. Bu da babam ve annemin bizleri yetiştirmesiyle ilgili.

Selin Sintaç İkinci El Tasarımcı Sofra muhabbeti röportaj, megaplus dergisi 38. sayı

SİBEL KÖROĞLU: Evlilik düşüncesi var mı kafanda yakınlarda?

SELİN SİNTAÇ: Kader kısmet o işler. Evleneceğim diye yola çıkan bir insan değilim.

SİBEL KÖROĞLU: Şöyle bir gelinliğim olsun diye hiç hayal kurdun mu?

SELİN SİNTAÇ: Küçüklükten beri her kızın öyle bir hayali vardır. Benimkisi nasıl olur bilemiyorum. Tabii taşlı, tüllü bir şeyler olacağı kesin. Işıltıları, şatafatı, yeri geldiğinde abartıyı çok seviyorum. Aynı evden iki kız olarak kardeşim çok sade bir tarza sahipken, ben ise tam tersiyim.

SİBEL KÖROĞLU: Bu tarzını kendine çok güzel yakıştırıyorsun ve çok güzel taşıyorsun bu çok önemli.

SELİN SİNTAÇ: Çok teşekkür ederim. Stil danışmanlığı da yaptığım dönemlerde vücut tipine göre giyinmek, saç rengine göre makyaj yapmak, göz şekline göre göz makyajı yapmak gibi konularda yardımcı oluyordum. Çoğu insan bunun eğitimini almadığı için bilmiyor ve bu gayet doğal. Bizim gibi insanlar bu noktada devreye giriyor. Bu boy etek giymen lazım, bu elbisenin altına şu tarz bir ayakkabı kullansan daha güzel durur, boyunu uzatır bacağını kesmez şeklinde önerilerde bulunmak gerekiyor.

SİBEL KÖROĞLU: Çocukken de sever miydin? Mesela mankencilik falan oynar mıydın?

SELİN SİNTAÇ: 3 yaşında masanın üstünde Bergen şarkıları söylermişim, o kadar söyleyeyim.

SİBEL KÖROĞLU:Elinde gece kıyafeti olan ve bunları sana ulaştırmak isteyenler nereden ulaşabilir? Senin bu anlamda kriterlerin neler?

SELİN SİNTAÇ: Açılalı çok kısa süre oldu ama insanlar hemen benimsediler. Daha şimdiden dolaplarında duran bir kez giyilmiş ve artık kullanmadıkları güzel ürünleri getirmeye başladılar bile. Bana ulaşmak zor değil, zaten sosyal medyayı çok sık kullanan bir insanım. Adresim de belli, ulaşmak isteyen herkese açığım. Bazıları fotoğraf göndermek istiyorlar, işleyişin nasıl olduğunu soruyorlar. Ben buraya konsinye şeklinde alıp koyuyorum, beraber fiyat aralığını belirliyoruz. Ürün satışı gerçekleştikten sonra %30’unu ben alıyorum, kalanı da ürün sahibine teslim ediyorum. Çok kullanılmış, hırpalanmış ya da kendimiz satın almayacağımız bir şeyi buraya koymuyoruz. Az giyilmiş, hiç giyilmemiş ya da çok iyi durumdaki ürünleri almayı, farklı ürünlere ve farklı bedenlere yönelmeyi tercih ediyorum.

SİBEL KÖROĞLU: Formunu böyle koruyabilmeyi nasıl sağlıyorsun? Nasıl besleniyorsun?

SELİN SİNTAÇ: Ne istesem yerim hiç kilo almam gibi bir insan hiç olmadım. Yediğime içtiğime her zaman çok dikkat ediyorum. Tatlıyı çok seviyorum ama ucunu kaçırmamaya çalışıyorum. Bir gün tatlı yediysem ertesi gün bir öğünü kesiyorum. Karbonhidrattan uzak durmaya çalışıyorum, ekmek yemiyorum. İşim görselliğe yönelik ama işim bu olmadan önce de görselliğe çok dikkat eden önem veren bir insandım. Spor da hayatımdan hiçbir zaman çıkmadı, küçük yaşlardan beri spor yapıyorum.

Selin Sintaç İkinci El Tasarımcı Sofra muhabbeti röportaj, megaplus dergisi 38. sayı

SİBEL KÖROĞLU: Ata binme hikâyen de var bildiğim kadarıyla…

SELİN SİNTAÇ: Evet, bir de attan düşme hikâyem var. Sonrasında omurgamdan 2 kere ameliyat geçirdim. Hemen ardından dizimi kırdım. Şu an çok ağır sporlar yapamıyorum. Ama yüzme, yürüyüş gibi daha günlük aktiviteleri yapıyorum mutlaka.

SİBEL KÖROĞLU: Çok güzel kombinler, çok güzel makyajlar yapıyorsun. Peki güzel sofra da hazırlar mısın? Mutfağa giriyor musun?

SELİN SİNTAÇ: Ben hazırlarım ama siz yemezsiniz. Şu anlamda söylüyorum; inanılmaz sağlıklı, yağsız, tuzsuz şeyler yapıyorum ve ben onları yiyorum. Bir brokoli çorbası yaparım mesela onu sadece ben yiyebiliyorum. Çünkü 6-7 yıl kadar önce yemek zevki ile yemek yiyen bir insan olmaktan çıktım ben. Karnım doysun diye yemek yiyorum. Amerika’dayken uzun bir süre dışarıdan insan elinin değdiği bir ürün yemedim, tamamen haşlanmış sebze ve haşlanmış proteinlerle beslendim. Bu durum da yemek yeme zevkini ve iştahı aldı benden. İyi ki de aldı, çok mutluyum bu şekilde, sağlıklı da besleniyorum. Ama ilginç bir şey itiraf edeyim; sokak yemeklerini çok özlemişim. Şurada kokoreç, midye, çiğköfte olsun, dayanamam. Bunlara karşı açlığım var ama mesela gidip İskender döner yiyelim deseniz ben ekmek yemem derim, tereyağı yemem derim.

Sevgili Selin, büyük hayallerinle buluşacağın ışıltılı bir başlangıç yaptın. Başarılar diliyorum.

Instagram: @selinsintac

Sibel KÖROĞLU

MegaPlus Dergisi Genel Yayın Koordinatörü

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu