Bilge Bengisu Öğünlü İle Doğal Sofra
Bir Kadın Bir Erkek
Röportaj: Erkan Sevinç | [email protected]
İzmir doğumlu, İzmir Amerikan Kız Koleji ve ardından Dokuz Eylül Mimarlık Fakültesi mezunu Bilge Bengisu Öğünlü, 16 yıl A.B.D.’de mimarlık yaptıktan sonra, hayallerinin peşinden koşup, eşi Reha Öğünlü ile memleketleri İzmir’e döndü ve bağcılık yapmaya başladı. Çiftin 2002 yılında atıldıkları bu macera sonunda 2006 yılında Urlice butik şaraphanesi kuruldu. Çeşitli yarışmalarda başarı kazanan Urlice şaraplarının kurulduğu günden beri fiilen üretimin her aşamasını zevkle üstlenen Bilge Bengisu Öğünlü için Urlice, hayatının projesi. Yöresel ve bölgesel kalkınma, tarımda sürdürülebilirlik, geleneksel lezzetlerin korunması gibi sosyal sorumluluk projelerine 2009 yılında kurduğu ve başkanlığını halen sürdürdüğü Doğal Sofra Urla Gönüllüleri ile devam ediyor. Urla Ot Festivali, Urla Enginar Festivali, Yöresel Tohum Takas Şenliği, Martın Dokuzu gibi girişimlere imza atan ve Urla Bağ Yolu projesinin kurucu üyelerinden olan Bengisu Urla Şarap Üreticileri ve Bağcılık Derneği’nde de aktif rol almakta. “Kadın dediğin böyle olacak” dedirten Öğünlü ile sohbetimizden sayfalarımıza sığdırabildiklerimiz…
Radikal bir karar alarak Amerika’dan tası tarağı toplayıp İzmir’e döndükten sonra Urla’ya yerleştiniz. Niye Urla?
16 yıl Michigan eyaletinde mimar olarak çalıştıktan sonra Amerika’da evlendiğim ancak İzmirli olan eşimle ortak tutkumuz olan şarap yapmak ve gastronomi konusunda çalışmalar için yurda döndük… Yarımadada büyüyen, Çeşme’de yazlıkları olan insanlardık. Tatillerde bu güzel yöreye üç gün için gelmek çok acıydı. Urla’ya yerleştik. Yazları Çeşme’ye giderken bile Urla’da gözüm kalırdı. Kısmet oldu, mutluyuz.
Şarapçılık tamam da, Urla’da bir gönüllü hareketinin de başını çekiyorsunuz.
Slow Food’dan yola çıkıldı. Slow Food Devriminin fikir babası Carlo Petrini ile tanıştım. Urlice’de ziyaret etmişti bizleri. Slow Food felsefesiyle tanıştık. Mevsiminde, tarladan sofraya geleneksel gıda ile beslenmek hem keyifli hem de mantıklı geldi. Slow Food sadece yaşam kültürü değil, gıda ile ilgili yaptığınız her seçimin kültürel ekonomik etkileri oluyor. Bir şey tüketilir ya da tüketilmezken bunları düşündüren bir felsefe Slow Food. Ama en önemlisi, sahip olduğumuz lezzetleri gelecek nesillere aktarabilmek. Bu beni çok etkiledi. Eski lezzetler kaybolmadan paylaşmayı amaç edinerek Urla’da yaşayan ya da sonra gelenlerden 70 arkadaş bir araya geldik. Örgütlendikten sonra önce kendimizi eğittik. Otlarımızı öğrendik. Sonra da çeşitli etkinliklere imza attık.
Şimdi ayın 22 sinde Urla Mart Dokuzu şenliği var.
Evet. Urla’nın “Mart Dokuzu Şenliği” yıllardır kutlanan bir etkinlik… Urla’da Mart ayının dokuzunda aileler pikniğe çıkarlarmış. Kadınlar en güzel kıyafetlerini giyer, yeşile basmak uğur sayılırmış. Aileler pikniğe çıktığında sosyalleşiyorlar, gençler birbirlerini orada tanıyor, beğeniyorlar. Anneler çocuklarına eş bakıyor. Eski takvime göre 14 gün fark var ondan. 22’sinde yapılıyor.
Doğal sofra Gönüllüleri olarak geleneksel gıdaya önem veriyoruz. Egenin otları dünyada isim yapmış. Otlarla oluşan bir mutfak. Bir amacımız da sofrada çeşitliliği devam ettirmek. Mesela salata hep aynı tip marulla yapılıyor, halbuki o kadar çok seçenek var ki. Mart Dokuzu etkinliğinde biraz da beslenmeye dikkat çekip otları gençlere daha çok tanıtmak istiyoruz. Yeni nesil bu lezzetlerden uzak kalmamalı. Otları ön plana çıkarmak herkesin işi olmalı. Sürdürülebilir yaşam hayal değil. İnsanlık tarihine bakınca son 100-200 yıl öncesine kadar gayet sürdürülebilir bir yaşam hüküm sürüyordu. Ekolojik hayat aynı zamanda sınırsız büyümeyi hedeflemedikçe çok ekonomik. Uzun dönem hastalıkların tedavi masraflarını ve çevre temizlik masraflarını da işin içine koyarsak ekolojik yaşam sudan ucuz.
Şarapçılığa dönelim…
Urla’da biz geldiğimizde üzüm üretimi vardı, ürünü fabrikalara veriyorlardı. Hala da devam ediyor. Biz kendi bağlarımızı kurduk. 2016 yılında izinlerimizi tamamlayıp lisanslı olarak Urlice Bağcılık ve Şarapçılığı kurduk. Bizden sonra başka üreticiler de devreye girdi. Üreticiler olarak dernekleşmedeki amacımız Urla ve civarında şarapçılığı ve bağcılığı desteklemek. “Urla Bağ Yolu” buraları tanıtmak için yapılmış bir proje. Urlice’de, yılda 15 ton yaklaşık 20 bin şişe üretiyoruz. Bu kasabada yüzyıllardır kutlanan Bağbozumu Şenlikleri de geliştirilip keyifli hale getirilebilir. Bu konuda üzerimize düşeni yapmaya hazırız.
Urla’nın büyümesinden korkuyor musunuz?
Urla “Yeşil Urla” diye bilinir ancak konutlaşma baskısı altında. Urla’nın tarımsal kimliğinin unutulmaması ve tarım alanların korunması çok önemli. Şehirleşme olmamalı. Telaşsız, doğa ve zamanın akışı ile ahenkli, çocuklarımıza göğsümüzü gere gere ‘’bak bu toprakları size böyle bıraktık’’ diyebileceğimiz, sürdürülebilir bir Urla bırakmalıyız. Esnafıyla, rençberiyle, sakin yaşantısıyla, temiz sahilleri, mis gibi çam ormanlarıyla, İskele’deki balıkçısıyla, fırınıyla, terzisiyle, pazar yerinde muhabbet edip adını bildiğimiz üreticisiyle sürdürülebilir bir Urla. Tarladaki ürün para etsin. Etsin ki çiftçi arsasını satmasın, bizi besleyen bu bereketli topraklar sitelere dönüşmesin… Balıkçı para kazansın ki kıyı balıkçılığına devam etsin. Biz de Ege’nin bu en şanslı sularındaki deniz ürünlerinin tadına varabilelim. Herkes doğayı, çevresini, komşusunu kollasın ki bu yaşam sürsün gitsin.
Türkiye’de kadın olmak?
Valla ben kendimi şanslı buluyorum. İzmir’de büyümüş olmak, yurt dışında bulunmak bir şans. Amerika’da tanıdığım çok kadından daha da deneyimli olduğumu gördüm. Bu coğrafyada kadınlar güçlü oluyor. Ülkemizde kadınların toplumdaki yeri tartışılıyor ama kadın olarak kazanımlar var. Kadınlar birbirleriyle iyi kontakt kuruyorlar. “Kadın kadının kurdudur” lafı değişti. Doğal Sofra’da olduğu gibi kadınlar el ele artık.
Özelinize gelirsek, nelerden söz edebiliriz?
Seramik yapmayı ve seyahat etmeyi severim. Güzel yemek yaparım. Radika en çok sevdiğim ot. Radikayla değişik şeyler, salatalar, pizzalar, kişler yapılabilir. Müzisyen olan eşim de çok güzel yemek yapar. Indie rock seviyorum. Daha çok yemek ve şarapla ilgili kitaplar okurum. Kahve çok içerim ama Türk kahvesi değil; espresso veya latte. Alışveriş bazen iyi bir terapi olabiliyor.
Yaptıklarınızı takdirle izliyor daha pek çok güzel işe imza atacağınıza inanıyorum. Teşekkürler.