Röportaj

Onur Özgenç ile Keçe Couture

Emekli akademisyen tıp doktoru Onur Özgenç, tarihi insanoğlu kadar eski olan keçeyle hobi olarak ilgilenmeye başlıyor. Unutulmaya yüz tutmuş bu sanatı canlandırma, tekrar yaşatma isteği, Özgenç’in içindeki keçe sevgisiyle birleşiyor ve bu bağlamda İzmir, Aydın, Balıkesir illerindeki çeşitli keçe öğretmenlerinden dersler alıyor. Görsel iletişim ağlarını kullanarak yurtdışı eğitimlerinden de yararlanıyor, Batı ve Doğu Anadolu’daki keçe ustalarının çalışmalarına katılıyor. Böylece keçe dünyasına adım atıyor, Keçe Couture adında markalaşıyor ve o dünyada ilerliyor…

Keçeyle ilgilenme nedenleriniz nelerdir?

Gençlik yıllarımdan beri tasarım ürünlere ilgim vardı. Ancak problem çözmeyi ve sentezlemeyi de seviyordum. Bu özelliğim insan sevgisiyle de birleşince tıp fakültesi o zaman doğru seçenek olarak karşıma çıktı. Bu meslekte akademik bir ortamda kırk yıl başarılı bir uğraş verdiğimi söyleyebilirim. Mesleğimi ve emeğimi severek çalıştım. Tire’de başlayan ve yıllardır içimde olan keçe tutkusu üç yıl önce Selçuk Efes Müzesi’nde gittiğim Kuşadası Çağdaş Yaşam Derneği’nin Keçe Kursu öğrencilerinin sergisiyle coştu. Modern yorumlarla bütünleşmiş harika keçe ürünlerinin sergilendiği bu serginin eğitmeni Hatice Çağlı idi ki kendisi sonradan öğretmenim oldu ve öyle kaldı. İzmir’de keçe kursu arayışım sevgi ve saygı duyduğum Narlıdere Halk Eğitim Merkezi öğretmeni Şenay Aytaç’la buluşmamı sağladı. Geleneksel dövme keçedeki derya olan sanatsal birikimini o verdikçe alacağım çünkü eğitim sürekli olmalıdır ve öğrenmenin sonu yoktur. Öğrenme isteğim beni Balıkesir’deki değerli öğretmenim Hülya Görmezoğlu’na kadar götürdü. Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün Keçe Yapımı Kursunu tamamladım. Keçe tutkum o kadar büyük ki bazen 24 saat kısa geliyor. Tıp mesleğimdeki problem çözme ve sentez yeteneğim, kendi çabamla bir şeyler üretmek, bir şeyler yaratmak isteğiyle birleşince, ortaya ürün çıkıyor ve bu görseller bana mutluluk veriyor. Bugüne kadar tüketici olmuşum, üretmek farklı bir dünyanın kapısından girmemi sağladı.

Keçenin kısa tarihi ve dokusu konusunda neler söylemek istersiniz?

Keçenin tarihi geçmişi, Türk sanatının en erken devirlerine kadar inmekte… İlk Türk İmparatorluğunu kuran Hunlara ait mezarlarda keçe örneklerine rastlanmış. El sanatları içerisinde en eskilerinden olan keçe, Orta Asya’ya özgü yaşam biçiminin bir öğesi olarak gelişmiş ve batıya yönelen Türk boyları tarafından Anadolu’ya taşınmış. Keçe; koyun, deve gibi hayvanların yünleri ile tiftik keçisinin kıllarının sabun ve su yardımı ile birbiri arasına girmesi ile elde edilen atkısız, çözgüsüz, sıkıştırılarak oluşturulmuş tekstil örneği… Bilinen en ilkel kumaş olan keçenin üstün özellikleri var. Nefes alan dokusuyla kışın soğuktan korur, yazın da serin tutar. Günümüzde keçenin ipek, pamuklu gibi farklı kumaşlarla birleştirilmesiyle de, günlük yaşamımızda giyim, aksesuar ve dekorasyon alanlarında kullanabilen ürünler üretilmekte. Böylece keçe daha modern bir anlayışla tekrar yaşamımıza girmekte…

Keçenin üretim aşamaları nasıl?

Günümüzde kullanılan keçe yünleri işlem görmüş ve boyanmış olup, Avustralya merinos yünleri yeğ tutulur. Bu yünlerle çeşitli teknikler kullanılarak keçe ürünler üretilir: Keçe iğneleme tekniği ile, organik bir doku yüzeyi üzerine keçe iğnesi kullanarak keçe yünüyle desenler işlenir. Geleneksel ıslak keçede ise yün yapılacak ürüne uygun olarak yayılır. Daha sonra istenirse desenleme ve tepme işlemleri yapılır. Nuno yöntemle ise yün liflerinin ipek, pamuklu gibi doğal ürünlerle kaynaştırılmasıyla ince bir ürün elde edilir. Yeni bir tekniktir…

Keçenin günümüzdeki yorumu ve sanatla ilişkisinden bahseder misiniz?

Yirminci yüzyılda tekstil malzemelerinin çağdaş sanata kabulüyle, keçe lif sanatları içinde yeni ve güçlü bir sanat biçimi olarak sesini duyurmaya başladı. Bu nasıl gerçekleşti? Bireysel yorumlarla ipek, keçe, kağıt, lif gibi bilinen geleneksel malzemelerin modern birleşimlerinden lif sanatı (fiber arts) doğdu. Geleneksel tekstil teknikleri lif sanatı içerisinde kullanılarak, eserlere dönüştü. Lif sanatı içerisinde kendini gösteren “Giyilebilir Sanat” (Wearable Art) hareketi 1960lı yılların özgürlükçü ortamında, zanaatların yeniden canlanmasına neden oldu. Böylece keçe ile uğraşan az sayıdaki eski ustaların yanı sıra yeni yetişen keçe sanatçıları, geleneksel dövme keçeye bağlı kalarak yaptıkları ürünler dışında, farklı teknik ve malzemelerle keçeyi tekrar günlük yaşama sokmaya başladılar. Tepme keçe geleneksel değerini korurken, yeni keçe yüzey tekniklerinin kullanıma girmesiyle çeşitli örnek tasarımlar ortaya kondu.  Bu bağlamda “Giyilebilir Sanat” anlayışıyla çağdaş akımın öncüsü sanatçılar, yeni biçimler bulmaya, farklı eserler üretmeye başladılar. “Giyilebilir Sanat” moda tanımından uzak gibi görünse de, çeşitli sanatçılarla evrilen bu akımla, moda ve sanatın işbirliği kaçınılmaz gibi görülmekte…

Keçenin kullanım alanları nelerdir?

El yapımı ve doğa dostu bir üretim yapmaktayız. Endüstriyel üretilen giyime karşı, yavaş moda (slow fashion) ve sürdürülebilir moda (sustainable fashion) kavramlarını savunuyoruz. Burada en temel problem el yapımı ürünlerin üretilmesinin yoğun emek gerektirmesi, fazla miktarlarda üretilmesinin zorluğu ve bu nedenle çok sayıda kişiye ulaşacak kadar ucuz olmaması. Burada gelenekselden güncele yaratıcılığımızı kullanabileceğimiz sonsuz bir alan buluyoruz. Ev objeleri, elbise, yelek, ceket, panço gibi her tür giysi, şapka, çanta, takı gibi her tür keçe aksesuarları, halı, kilim gibi dekoratif ürünler, tablolar, duvar panoları, şal, atkı gibi hayal edebileceğimiz her ürünü keçeden üretmek olası. Üretimde dikişsiz tasarımları yeğliyorum. Yaptığım yelek ve ceketlerin tamamı dikişsiz. Bu uygulama kalıpla çalışmayı gerektirmekte,  deneyimli ellerde kusursuz giysi ve objeler ortaya çıkmakta.

Bugüne kadar hem geleneksel etnik tarzda ürünler hem de nuno keçeleme yöntemiyle modern ürünler ürettim. Çalışmalarımda geleneksel motiflerin gizli dillerini çözerek, onları stilize etmeyi seviyorum. Şaman motiflerini, eski yöresel kilim desenlerini, bazı çini desenlerini, Selçuklu dönemi bakır işçiliğine ait motifleri yaptığım işlerde kullanmayı seviyorum. Yaptığım ürünlere isimler koyuyorum. Instagram hesabımda kullandığım logoya ait tablonun adı “İpek Yolunda Keçenin Dansı” (instagram: kececouture). Üç boyutlu tavus kuşları tablomu “Harikalar Diyarında” olarak adlandırdım. Tablolarımı torunuma ithaf ederek, Aymira imzasını kullanıyorum.

Topluma nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?

Keçe çok geniş çalışma alanı sunuyor. Bu sanatla uğraşmak insana özgürlük veriyor. Seramik sanatındaki gibi elinizle form verebiliyorsunuz. Anadolu’da “ter ile yoğrulmuş yün hamuru” da denilen keçe, sanatçı ve tasarımcıların elinde dövülerek, yoğrularak yeni formlarda yorumlanıyor. İşte bu yün hamurunu yoğurmak, terapi gibi bir şey. Geleneksel keçe sanatını modern algısıyla yorumlamak mı istiyoruz, bırakalım yün ellerimizin altında akıp gitsin. Keçenin gizemli dünyasında yolculuğa çıkalım, belki bir gün kendi hikâyemizi yazarız.

Sergileriniz oldu mu?

Kişisel sergim olmadı ancak karma sergilere çok kez katıldım. Bazı stand çalışmalarım da oldu. Örneğin İstanbul Divan Otel’de, Şişli’de başka bir otelde yine stand açtım. Keçenin bir sanat dalı olarak görülmesi için çabalamak daha farklı dünyalara kapılar açıyor.

Seçme şansınız olsaydı tekrar hekimliği mi seçerdiniz yoksa sanat mı ağır basardı?

İkisi de eşdeğer olurdu diye düşünüyorum. Çünkü hekimliği de insana katkımdan dolayı çok sevdim. Ancak sanat da bambaşka bir dünya… İnsana terapi veren, her şeyi unutturan, stresten uzaklaştıran bir dünya…

İnstagram: @kececouture

http://kececouturefashion.wordpress.com

Atölye: Co’ncept Ofisi, Karşıyaka (izmiratolyeconcept)

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu