Yaşam

Akarca İle Hayat Bulan Bir Seramik Hikayesi; KAJA

KAJA… Estonyaca “Yankı” anlamına geliyormuş bu kelime. Estonyaca bilmem ama belki de “yankı” iç sesini dinleyip her şeye yeniden başlayan bir kadının işine koyacağı en güzel isimlerden biri.  Tekstil sektöründen emekli olduktan sonra İstanbul temposunun ve çalıştığı sektörün kendisini yorgun düşürdüğü sırada, ailece yaptığı bir Ege turunda mola verdikleri Akarca, buz gibi suyuyla onu kendisine getirmiş.

İzmir ili, Seferihisar ilçe sınırında yer alan ve yıl boyunca çok sayıda ziyaretçiyi kucaklayan yazlık tatil beldesi Akarca’da eşi Tuncay Elçi ile birlikte radikal bir karar alıp İstanbul’dan buraya taşınma planı yapmışlar. Oğlu İstanbul’da kalmış, kızı ise onlarla beraber gelmiş Seferihisar Akarca’ya. “Artık tam zamanı deyip bir hafta içinde Akarca’ya yerleşiverdik. İstanbul’un yarış ritminden sonra Seferihisar gibi yavaş olmanın mecburi psikolojisine alışmak biraz zor olsa da, bugün baktığımızda neden bu kadar geç kalmışız diye hayıflanıyoruz aslında” diyor geçiş dönemi hakkında Gülgün.

Seferihisar, Akarca, KAJA seramik, Gülgün Doğan Elçi, megaplus dergisi 38. sayı

Tekstilde beyaz yakalı yıllar

İstanbullu ve tam da Kadıköylü Gülgün, sanatsal kabiliyetleri zengin bir ailenin üyesi olarak konfeksiyon bölümünde okumuş. Okulun edebiyat öğretmeni Fethi Karamahmutoğlu ile musiki alanında aldığı derslere ve çok iyi bir sese sahip olmasına rağmen babadan Arnavut, anneden Karadeniz olan aile kütüklerinin ona yüklediği koordinatlar nedeniyle tekstil alanında eğitim görmüş. İlk iş deneyimini zamanın çok kabul görmüş özel bir kursunda modelistlik ve stilistlik eğitimi üzerine öğretmenlikle yaşamış. Şansını Türk tekstili içerisinde deneme arzusu ile İstanbul Anadolu yakasında çeşitli firmalarda modelistlikle başlayan yolculuğu, kısa sürede yurtdışına ihracatta finallenecek kadın giyim tasarımı ve pazarlama bölümlerinde yöneticilik yaparak devam etmiş.

Seferihisar, Akarca, KAJA seramik, Gülgün Doğan Elçi, megaplus dergisi 38. sayı

Ya seramik sevdası?

Gülgün’e seramik sevdasını sordum; çünkü takip ettiğim sayfasında ve elime alıp da dokunduğum her objesinde yıllarca biriktirdiklerinin çamurla bedenlendiğini hissettim. Uzun zamandır bu sanatla ilgileniyordu bana göre. Meğer hikaye çok da eskilere dayanmıyormuş ve bu kadın kendini bulmuş seramiğin sihirli dünyasında.

“Aslında bu yoğun çalışma temposunda hep yanından geçmek durumunda olduğum seramik okulu içimde hep uhde oldu. Türk sanat müziğini her ne kadar  hobi olarak icra etsem de yıllar sonra içimde geçmişten gelen platonik aşkım olan seramik ile tanışmanın zamanı geldi ve başladım.”

Seferihisar, Akarca, KAJA seramik, Gülgün Doğan Elçi, megaplus dergisi 38. sayı

Butik ürün gamı

“Seramik sanatının benim açımdan keyifli tarafı butik tasarım mantığıyla çalışmak. Yani fabrikasyon çoğaltmalarla işin tılsımı bozuluyor diye düşünüyorum. Ürün yelpazesi o kadar geniş ki hangi ruh halindeyken dokunuyorsam çamura, o hayalin peşinden gidiveriyor başka başka yerlere. Son zamanlarda kahve tutkumun beni ittiği kahve sunum seramiklerinden çok keyif alıyorum diyebilirim.”

Fırın hikayesi

Gülgün Doğan Elçi’nin seramik hikayesini dinlerken fırın konusuna pek takıldım. Çünkü bilirim ki yaptıklarını fırına vermelisin ki ürün ortaya çıksın. Gülgün de İzmir’de, Urla’da çeşitli seramik atölyelerine götürmüş yaptıklarını. Evde yaptığı bazı objeler için kapı kapı dolaşıp fırın aradığında, hatta bu yüzden birçok işini yollarda kırıp heba edince artık bir fırın sahibi olması gerektiğini anlamış. Fırın almak, başka kapılara ihtiyaç duymadan motivasyon ve güven duygusu yaşatmış kendisine. Ürünlerini fırınlamak isteyenlere de kapısı açık elbette. Çünkü kişi kendinden bilir işi hesabı, fırın ihtiyacı seramik sanatının can damarı.

Seferihisar, Akarca, KAJA seramik, Gülgün Doğan Elçi, megaplus dergisi 38. sayı

“KAJA”, çünkü…

Ege ve tabii ki Akarca içinde bastırmaya çalıştığı tüm sanatsal duygularını açığa çıkarmış sanki Gülgün’ün ve bu isim konusuna doğru itelemiş onu. Aynı zaman aralığında eşi Tuncay Bey’in de gayrimenkul alanında var etmeye çalıştığı “KAJA” kelimesi -ki Estonca da yankı anlamına geliyor- dikkatini çekmiş. Her ne kadar eşi markanın isim babası olsa da haftalarca birlikte kafa yordukları için isim annesi olma hakkına sığınarak seramik markasına da taç gibi oturtuvermiş KAJA ismini.

Bölgenin ilham veriyor

“Sakin bir hayata adım attın, seramik yapıyorsun… Seni neler besliyor? Yaşam enerjini ve sanat yapma heyecanını besleyen ne?” sorularımı ise çok net yanıtladı Gülgün; “Yaşadığım bölgenin dinginliğiyle ilhamın beni peşimden kovaladığı bu ortamda, eşimin renkli kişiliği ve zevki benim için ilk onay adresi olarak her zaman çok güven verici. Tekstil geçmişim nedeniyle plaka usulü yani çamuru bir kumaş gibi açarak biçmek ne kadar keyifli olsa da tornadaki çamurla ahenkli iletişimin verdiği terapi hakikaten paha biçilemez.”

Seferihisar, Akarca, KAJA seramik, Gülgün Doğan Elçi, megaplus dergisi 38. sayı

KAJA CERAMİC imzalı tamamı el yapımı olan ürünleri instagramda @kajaceramic hesabında sergiliyor Gülgün. El işine tutkusu olan herkes ona bu hesaptan ulaşabilir.

Son sözün ne diye sordum; cevabıyla içim ısındı:

“Tanrı üreten kadının hep yanında, sen yeter ki sevgiyi ve sabrı emeğinden hiç eksik etme…”

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu