Röportaj

ARMAĞAN PORTAKAL: Yalın, Dürüst ve Dost

Benan BİLEK ile Biz Bize

Benan Bilek ile Biz Bize, MegaPlus Dergisi

Benan BİLEK ile Biz Bize

“Olması gerekenleri değil çoğunlukla inandığım şeyleri yaptım. Öyle de devam edeceğim.” Armağan PORTAKAL

Dört sezondur Türkiye’de izleyicisi sadece kadınlar olan tek kadın stand up programını yapan kişi olarak, harikulade kadınlarla daha da yakından tanışma fırsatı buldum. Bu özel kişileri MegaPlus sayfalarına taşımak ise paylaşmanın keyfi bence. Biz bize konuşup birbirimize nefes ve ışık olalım.

İlk konuğum Armağan Portakal. Kişisel web sayfasındaki “Hakkımızda” bölümünde yer alan açıklamada “Olması gerekenleri değil çoğunlukla inandığım şeyleri yaptım. Öyle de devam edeceğim.” notuyla kendisini tanıtan bir kadın O. 1992 yılında başladığı kurumsal hayatı, kendi deyimiyle “omzunda apoletlerle süslü bir balıkken” bırakıp kendi okyanusuna doğru kulaç atmaya başladı. Torlak Çiftliği’nin kurucusu, şu anda dördüncü baskıyı yapan “Doğma Yavrum Dünya Çok Kalabalık” kitabının yazarı, sosyal sorumluluk projelerinin prensesi, dünün beyaz yakası bugünün çiftçisi, yazan, fotoğraf çeken, çalışkan, ilkeli ve özgür ruhlu Armağan Portakal.

Senin için “o biraz sert” diyorlar, doğru mu bu? 

(Gülüyor) Net ve dobrayımdır. Bu sert diye yorumlanabilir belki, bilemiyorum. Fazla kibarlık yüzünden lafı dolandırmak yorar beni. Zamanı da kaybettirir. Net olmak iyidir.

Aslında mühendissin ama sözcüklerin de aritmetiğini doğru yapan bir kişiliksin. Sözel ve sayısal zekayı aynı anda çalıştırabilmek sana neler kazandırdı?

İkisini aynı anda çalıştırdığıma dair bir tespit yok ama sözlerin için teşekkür ederim. Aslında bu konuda yetenek sensin. Mühendislik okudum, mesleğimi yapmadım ama iş hayatımda mühendislik formasyonundan çok fazla yararlandım. Durumları analiz edebilmemi, hızlı karar alabilmemi sağladı. Kariyerim pazarlama olunca ikisi birleşti. Ortaya iyi bir karma çıktı denebilir.

Armağan PORTAKAL ile Özel Röportaj - Benan BİLEK ile Biz Bize, MegaPlus Dergisi 23. Sayı
Armağan PORTAKAL

İstanbul’dan sonra İzmir, hatta Seferihisar’da yaşamayı seçmek sana neler kattı? Ve elbette yoksun kaldıkların da olmuştur? Bunlardan nasıl etkilendin?

Aslında önce İzmir (Bostanlı), sonra Sığacık geçmişimiz var. Sadece iki bakkal ve bir eczanesi varken, henüz ismi bilinmiyorken Sığacık’ta yaşadık biz. Evimizi oraya taşıdık 2004 – 2006 senelerini orada geçirdik. Sonra İstanbul ve ardından yine İzmir oldu. Sakin ortamları seviyoruz ailece. Kalabalık, popüler, ultralüks yerine tabiata yakın tercihlerimiz oldu. Şu anda bir ayağım İstanbul’da. İşim nedeniyle Seferihisar’da uzun dönemler kalıyorum. Ağaçlarıma yakın, toprağımın başında olmam gerekiyor. Yoksunluk hissetmiyorum. İnsan seçimleriyle yaşıyor. Hedeflerine doğru yürüyor. Yani, zaten hayatını doldurmuş oluyor.

Uzun süre iletişimci olarak çalıştın ve önemli markaları yönettin. Bu deneyimden Torlak Çiftliği’ni kurarken yararlandın mı? Yani terzi kendi söküğünü dikebiliyor mu?

İş hayatım 1992 yılında başladı. Haliyle deneyim yüküm var. Ve ben öğrendiklerimi kullanmak yerine sadeleşmeyi seçtim. Mesleki tecrübelerim yanında çok önemli bir aydınlanma yaşadım. Bir kaç yanılmadan sonra tabiatı merkeze koydum. Ve adımlarımı onun hızında atmaya gayret ettim. Önden koşmadım. Toprağın ritmi diye vurguladığım kavram aslında oldukça yalındır. Tabiata rağmen, insani egolarla kararlar alıp uygulamak istediğim ilk zamanlar başarı elde edemedim. Bizim sayılar ve tarihlerle olan netlik ayarlarımız, tabiat kurallarına yenildi. Böyle olunca, iletişimde de toprağın ritmi benim kılavuzum oldu. 

Olanı ve yaptığımızı paylaşırım sosyal medyada. Web sitesinde ürünlere dair aşamaları bilgilendiririm. Vaatlere boğmam ve ikna etmeye çalışmam. Gerçeği gösterir, kararı müşterimizin sağduyusuna bırakırım. Emeğimizin değerini bilen müşterilerimize buradan teşekkür ediyorum.

Zaman zaman ekrandan da gördüğümüz üzere değer bilen bir adamın eşisin. Ama ev hali başka olur hesabına soruyorum; Fatih Portakal’ın eşi olmak zor mu?

Hem değer bilen, hem nazik, hem özgürlükçü, değerli bir insandır Fatih. O’nunla yaşamak keyiftir, aydınlanmadır, ferah bir nefestir, kadının yüceltilmesidir. 

Tam bir sosyal medya yaramazı gibi yaşıyorsun. Değer verdiğin her şeyi sosyal medyanda hikaye ediyor ya da ileti haline getiriyorsun. Sosyal medyanın zararlarından kendini nasıl koruyorsun?

Benim düsturum “paylaşmak için mükemmel olmayı bekleme”dir. Ayrıca emek ve alın terine çok değer veririm. Hassasiyetim var. Dolayısıyla, emek verilmiş, alın teri dökülmüş, samimiyetine inandığım, sevdiğim, beğendiğim şeyleri, yerleri ben gördüm başkaları da görsün isterim. Hayatımın detaylarını çok açmam aslında. Özel hayatım özel kalıyor. Rahatsız eden takipçileri de engelleme hakkımız hepimizin var neticede.

Torlak çiftliği günümüz beyaz yaka kadını için aslında bir Külkedisi hikayesi. Yani herkesin yaşamak isteyebileceği bir değişim. Gerçekleştirdiğin bu projeyi nasıl koruyorsun?

Çok yalın bir hikayemiz var. Aldığımız arazideki ağaçların hürmetine, üreten bir yer olsun hayaliyle işe koyulduk. Basit düşündük. Önce aile olarak kendimiz sağlıklı beslenelim, sağlıklı yaşayalım istedik. Çocukluğumuzun tatlarına özlemle, en iyi bildiğimiz, az sayıda ürünle başladık. Hala öyle devam ediyoruz. Büyümek, makineleşmek hedefim yok. Seri üretim yapmayacağım. Özlediğimiz tatları el emeğimizle yapmaya devam edeceğiz. Az ürün, her birinden az miktarda. Ufak ama temiz, aile işi ama ciddi. Çünkü, toprak ve yaptığımız iş ciddiyet ve sorumluluk gerektiriyor. Üretim yaparken hiç konuşmayız. İlgimizi dağıtacak unsurlardan hoşlanmam. İşte şimdi ilk soruna gelecek olursak, iş yaparken sert ve ciddi olurum. Kuralları baştan koyarız, sapmaları önlemeye çalışırız.

Burası öncelikle yaşam yerimiz olduğu için çiftlik ziyarete açık değil. Böyle bir hizmet var olandan başka ekstra kadro ve zaman gerektirir. Bunu istemiyorum. Biz ağaçlarımıza, toprağımıza zaman ayıralım, ürünlerimizi sakin kafayla yapalım istiyorum. Koşmak istemiyorum. Sakin yürümek istiyorum toprağın ritminde.

Ürünlerimizle ilgili duyuruları instagram.com/torlakciftligi sayfamızdan yapıyoruz. www.torlakciftligi.com sayfamızda her ürünün hikayesini bulabilirsiniz. Sipariş verebilirsiniz. Anlaşmalı kargo firmasıyla adresinizde paketinizi teslim alabilirsiniz. Satışlarımız çiftlikten olmuyor. 

Armağan PORTAKAL ile Özel Röportaj - Benan BİLEK ile Biz Bize, MegaPlus Dergisi 23. Sayı
Fatih PORTAKAL, Armağan PORTAKAL

Kadınlar kadınlarla beraber çalışamaz fikrine inat, senin çevrende hep üretken ve kendini gerçekleştirmeyi ilke edinmiş kadınlar var. Olabiliyormuş değil mi?

Olmaz mı? Üreten, emek harcayan insanlar çok değerli gözümde. İnsan birbirini çekiyor. Gerçekten düşünüyorum böyle insanlarla çevriliyim ne mutlu. Diğerleri eleniyor zaten konuşacak ortak fazla bir şey bulamıyorsunuz zaman içinde. Bunlardan bir tanesi de sensin sevgili Benan. Çiftliğimizde seninle gerçekleştirdiğimiz “Yaşam Elekleri” projesi inanılmaz güzel geçiyor, yorumlar fevkalade ve sonunda açacağımız sosyal sorumluluk yararına sergiyle ruhlarımız şimdiden doygun. 

Mutfağı pek de sevmezken “anne lezzetleri” mottolu üretim yapan bir kadınsın. Evin hangi işleri seni cezp eder?

Mutfağa girince kapana kısılmış gibi oluyorum. Yemek yapmayı biliyorum ama ben dışarı işleri yapmalıyım. Torlak Çiftliği çekirdek ekibimizin önemli üyesi ablam Nurdan Toper’dir. O çok sever yemek yapmayı, yeni tarifler geliştirmeyi. Ege Sofrası uzmanıdır. O olmasa çocukluğumuzun tatlarına ulaşmamız kolay olmazdı. Aile içinde de bu sohbetler yapılır, şöyle derim “siz iyi yemek yapabilirsiniz ama dünya sizin yemeklerinizi benim fotoğraf  ve videolarım sayesinde öğreniyor”. Şaka bir yana yemek her kültürde çok önemli bir unsur. İnsanları buluşturan, kavuşturan, konuşturan, birleştiren, uzlaştıran başlı başına güç. 

Armağan ne giyer? Giyinmek için neleri ve nereden seçer?

Sade, rahat kıyafetleri seçerim. Sevdiğim bir şey varsa başka renklerini de alırım. Sentetik kumaşlardan kaçarım. Keten, ipek, koton güzeldir. Outdoor kıyafetlerde Northface ve Columbia hiç yanıltmaz beni. Yargıcı, günlükler için favori mağazam. İnsan içine çıkarken diye tabir ettiğimiz kıyafetler de Maxmara ve Beymen tercih ederim. Diğer yandan kumaşı, dokusu, kalitesi, rahatlığı, kıyafeti, geceliği derken ile Tchibo gönlümü çoktan kazandı. Aynı zamanda lokal ufak butiklere bayılırım. Doğal kumaşlar, güzel dokular, renkler, özgün tasarımlar ile şahane sahipleri vardır. Sığacık’ta ablam Asuman Toper’in takıları Nefes Takı ve Ezgi Otantik ile Yelki’deki Lilla Maria çok sevdiğim, vazgeçilmez isimlerinden birkaçı.

Bir açılış ya da ödül gecesine Armağan Portakal nasıl hazırlanır?

Saçımı kendim yaparım. Doğal kıvırcık dalgalı. Sağ tarafıma gül tokamı takarım yeter. Kıyafetim rahattır, yürürken, otururken rahat edeceğim giysiler önemli. Özetle rahat, şık, elegant seçimler hoşuma gidiyor.

Bu röportajı hazırlayan kişi olsaydın Armağan Portakal’ın hangi soruyu cevaplamasını isterdin? Sorup cevaplar mısın?

Sorum: Doğma Yavrum Dünya Çok Kalabalık kitabın hakkında değerlendirme yapar mısın?

Cevabım: Öykü dalında ilk kitabım. İlk bölümde çocukluğa dair güzel günler var. İkinci bölümde ise bugünün acıtan gerçekleri. Kitabım yayınlandıktan sonra içimdeki huzur somutlaştı, elle tutulur hale geldi. 4.baskısını yaptı. Roman seven okurların önemli ilgisini aldı diyebilirim. Yayınevim Doğan Kitap’taki arkadaşlar da aynısını söylüyor. Öykü, güçlü bir edebiyat türü. Öykü yazmayı seviyorum. İleride “öykücü” olarak anılmak isterim. Hayalim kitabım elimde şehir şehir dolaşmaktı. Öyle de oldu çok değerli yerlerden davetler alarak keyifli imza günleri gerçekleştirdim. Şimdi ara verdim, çiftlikte işler yoğunlaşıyor. Sonbahara kısmet diyelim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu