İş DünyasıRöportaj

Deniz Gibi Engin, Deniz Gibi Bereketli: Nüket Avunduk

Benan Bilek İle Biz Bize

Benan Bilek ile Biz Bize, MegaPlus Dergisi

Benan BİLEK ile Biz Bize

Nüket Avunduk ile tanışmam çok eski değil. Ama hani görür görmez “ben sanki daha önceden bir yerlerde bu insanla bir muhabbet yaptım” gibi hissettirenler vardır ya; Nüket Avunduk tam da öyle bir kadın. Türkiye’nin bilimsel, kültürel, sanatsal, turistik, ekonomik alanlarda tanıtılmasını, doğal ve kültürel zenginliklerinin korunmasını amaçlayan TÜLOV’un zarif ve güzel Yönetim Kurulu Başkanı O. Ha, eklemeden duramayacağım sanırım: Bir de ilk kadın başkanı.

Tanıyanlar iyi bilir; öyle cinsiyet ayrımcılığım falan yoktur. Gösterilerim sadece kadınlara açık olduğu için zaman zaman “erkek düşmanı” şakalarına maruz kalsam da çalışırken erkek kadın ayrımı yapmam, çalışkan insanları severim. Emeğin, değerin, çalışmanın, üretmenin farkında olan insanlara gönlüm kayıverir hemen. Belki biraz da bu nedenle hemen kanım kaynadı Nüket’e. Nüket Hanım bir anda kalbimin Nüket’i oluverdi. Bu ayki konuğum Türkiye Lobisi Vakfı TÜLOV Yönetim Kurulu Başkanı Nüket Avunduk. Su ürünleri yetiştiriciliğinin önemli firması Egesu Su Ürünleri’nin kurucusu. Ama benim için yaş almayan bir denizkızı. Kültürpark Tenis Kulübü’nde, hem de Rose Garden’ın özenli ve zarif ortamında muhabbet ettik Biz Bize.

Erkek egemen sektörde kendine yer edinmiş başarılı bir kraliçesin. Nüket ne iş yapıyor, neler yapıyor bize biraz onları anlatır mısın?

Nüket aslında balıkçılık yapıyor. Biraz “erkek işi” diye tanımlanan bir mesleğim var. Gerçekten de erkekler dünyasındayım. Hatta zaman zaman eşim bununla ilgili olarak şöyle der: “Siz dışarıdan bir kadın görüyorsunuz ama ben aslında bir erkek ile evliyim”.

Balık dünyasında olamayacak kadar da güzelsin açıkçası. Denizkızı gibisin yani…

Çok teşekkür ederim. Biraz önce derginizde Ertan Kayıtken’in röportajını okudum da aklıma geldi. O da bana hep “Denizcisin ama aslında sen güneş gibisin” der.

Senin çok önemli firmalara danışmanlık yaptığını biliyorum. Bu iş için nasıl bir eğitim aldın?

Ege Üniversitesi Su Ürünleri Bölümünden 1990 yılında mezun oldum. Ardından master yaptım, 1993 yılında da o bitti. Eğitim hayatımda başarılı bir öğrenciydim. Planlı programlı ve otokontrolü yüksek olan bir kişiyimdir. Kontrolüm dışında bir şey olmasını istemem. Mühendislikten kaynaklanan bir şey sanırım, plan programa çok önem veririm. Tek çocuk olarak büyüdüm ve çok güzel bir çocukluk geçirdim. Ben denizci olmak istiyordum. Annem doktor, babam avukat olmamı istemişti. Buca’da Levanten evlerinden birinde yaşıyorduk o zamanlar… Ailem “avukatlık ya da doktorluğu kazanamayacağın için mi denizcilik istiyorsun” diye sorduğunda onlara “kazanırım ama bu meslekler bana göre değil” demiştim. “Eğer sen istiyorsun diye doktor olursam ben ‘ben’ olmaktan çıkacağım. Peki diyelim ki doktor oldum, tayinim doğuya çıktı, beni oraya gönderecek misiniz” diye sordum. “Muayenehane açarız” dediler. “Ama” dedim “muayenehane açmak öyle sandığınız kadar kolay değil. İhtisas yapıp kendini kanıtlamak gerekiyor. 40-50 yaşlarıma geldiğimde ancak muayenehane açabilirim. Dolayısıyla mümkün değil” dedim.

Nüket Avunduk, Egesu Su Ürünleri, TÜLOV Başkanı Röportaj, Benan Bilek İle Biz Bize, MegaPlus Dergisi 28. Sayı
Türkiye Lobisi Vakfı (TÜLOV) Yönetim Kurulu Başkanı ve Egesu Su Ürünleri’nin kurucusu Nüket Avunduk

Anne daha çok ilgiliydi bu konuyla sanırım.

Benim annem yay burcu ve bana hiç karışmadığını söyler hep ama aslında durum öyle değil. Ben de oğlak burcuyum, oğlak da hiç istemez kendisine karışılmasını. Oğlak burcunun bildiğim bir diğer özelliği de yaşlı doğar, genç ölürmüş. Bu özellik bende gerçekten var.

Ben 5 yaşında sınıf atlayarak okula başladım. Ankara Fen Lisesi’ni ilk kazananlardanım. Fakat ailede tek çocuk olduğum için beni Ankara’ya yatılı okula göndermediler. Sıkı disiplinli bir babam vardı. İlkokul ve lisede hep voleybol oynuyordum. Babamdan Konya’da gerçekleşecek olan bir voleybol maçı için izin istedim. Babam “hayır, olmaz” dedi. Ardından cevabı karşısında üzüldüğümü görünce, “Biz sen ne istesen yapmıyor muyuz?” dedi. Herhalde hayatım boyunca babama söylediğim en ağır cümleyi kurdum: “Hayır baba, ben hep ne istemem gerektiğini bildim”.

Hep çizilen sınırların bilincinde yaşayan bir insan oldum hayatımda. Her zaman ne isteyebileceğimi bilerek istedim. Karşımdaki kişi leb demeden “tuzlu mu tuzsuz mu” diyendim hep. Ya da karşımdaki kişi benden borç isteyecekse asla bunu dile getirmeden hemen ben sorarım “ne kadar” diye. Bunun sebebi de karşımdaki kişi kendini kötü hissetmesin diyedir.

Su ürünleri çok yeni bir kavramken nasıl bunun kararını verdin?

Denizi çok sevmem bunun en önemli sebebi. Çok da severek okudum bu bölümü. Mezun olunca tek başıma ilk ofisimi tuttum, Sümerbank Saray İş Hanı A Bloktaydım. İş hanı sabah saat 7’de açılırdı ben 7.05’te kapıda olurdum. Yine balıkçılık yapıyordum, projeler hazırlıyordum. O zamanlar ofisimde hiç eşyam yoktu. Fakültemden çok değerli hocalarım bana çok büyük manevi destek oldular. İlk işimin karşılığı olan 5000 liranın peşin ödemesi olan yarısıyla hemen gidip ofisime mobilyalar aldım. Aslında ben bunları babamdan isteseydim hepsini yapardı ama ben onların istediği değil kendi istediğim mesleği seçtiğim için her şeyi kendi emeğimle yaparak kendi yağımda kavrulup başarmak istiyordum. Öyle de oldu.

İşimi yapabilmem için araziye gitmem gerekiyordu ve bunun için de arabaya ihtiyacım vardı. Bodrum olsun, Marmaris olsun bütün karasularımızın olduğu yerlerde işlerim oluyordu fakat buralara gidecek arabayı alabilecek param yoktu. Bir gün eski yoldan Ayrancılar tarafından Kuşadası’na iş için giderken yolda kahverengi-krem renkte bir Land Rover cip gördüm. Çok beğendim arabayı, indim otobüsten ve gidip ben bunu istiyorum dedim. 7500 lira civarı fiyat verdiler. Benim şu an param yok ama bunu taksitle almak istiyorum dedim. Sahibinin taksitle satmadığını dile getirdiler fakat ben bitmeyen ısrarlarım üzerine sahibinin numarasına ulaştım. Sahibiyle görüştüm ve ikna ettim ben o arabayı aldım.

Peki bir kadın olarak yadırgandın mı sektörde?

Tabii ki. Mesela ısrarla Nüket Bey ile görüşmek isteyenler oluyordu. “Nüket benim” dememe rağmen “hayır, biz Nüket Bey’le görüşmek istiyoruz” diye ısrar edenlerle çok karşılaştım.

Peki çalışma sistemin nasıl oluyor? Projeyi önceden planlıyor musun?

Hayır. Zaten her şey benim kafamda. Eğer karşımdaki de bu işi yapmaya hazırsa tamamdır. Ben şöyleyimdir, ölümü gösteririm insanlara. Mesela benim yanımda çalışmak isteyenler arasında başka yerde çalışmadan yanıma işe aldığım insan yoktur. Mesela Alev adında her anlamda çok yetenekli, çok becerikli bir kızım var. Yanımda çalışmak istedi tamam dedim ama ben hiç patron olmadım, hiç patronluk yapamam ben.  O yüzden önce dedim seni başka bir yerde işe başlatayım, önce bir çalışma hayatını gör, eğer sonrasında hala benimle birlikte çalışmak istiyorsan söz veriyorum seni işe alacağım. Biz arazide çalışıyoruz, dağlarda, ovalarda çalışıyoruz ve zorlu bir çalışma ortamı söz konusu oluyor. Dolayısıyla bunu başarabilmek de kolay bir durum değil.

Bizim sektörden bahsedecek olursam bizim sektörde daha en az önümüzdeki 20 yıl bu sektöre olan ihtiyaç bitmez. Tarımı mahvettik. Tarım sadece topraktan ibaret değildir. Su tarımsal alandır. Mesela üretim balığı yemem diyorlar ya, tamamen bilgisizce ortaya konan bir düşünce. Bana bu konuda danışanlar oluyor. Cevabım şöyle ki; bir çocuğa anne sütünün yararını nasıl tartışmıyorsak üretim balığı da tartışılmamalı.

Nüket Avunduk, Egesu Su Ürünleri, TÜLOV Başkanı Röportaj, Benan Bilek İle Biz Bize, MegaPlus Dergisi 28. Sayı
Türkiye Lobisi Vakfı (TÜLOV) Yönetim Kurulu Başkanı ve Egesu Su Ürünleri’nin kurucusu Nüket Avunduk

Mesleğinle ilgili olarak en çok direnç gördüğün konu nedir? En çok ne ile uğraşmak zorunda kalıyorsun?

Tabii ki erkek işi olması ile ilgili sıkıntılar yaşıyorum zaman zaman. Çünkü sonuç itibariyle dağlarda arazilerde çalışmak durumunda kalıyoruz ve kadın sayısı çok az. Peki, bu kimin ayıbı eğitim sisteminin ayıbı mı, çağın ayıbı mı, nedendir bilmiyorum. Sürekli erkeklerle çalışmam dolayısıyla makyaj yapmayı bile bilmem mesela ben. Kolsuz kıyafetimle şortumla işime gidemedim hiç. Çünkü ne yazık ki başarılı olduğunda “kadın olduğun için başarılı” şeklinde düşünceler ortaya çıkıyor. Hâlbuki başarıyı, herkesten daha çok çabaladığım için, daha fazla mesai harcadığım için elde ediyorum.

Eşin ne iş yapıyor? Kendisiyle nasıl tanıştınız?

Eşimle tanışma hikâyemiz çok değişiktir. Ben onu bir fabrikada yönetici sanıyordum, o da beni su ürünleri firmamın pazarlamacısı sanıyormuş. Aslında fabrikatörmüş ve kendisi gıda mühendisi aslen. O yıllarda bir kadın olarak bu işi yapan, ofisi olan tek kişiydim.  Ege Su adlı firmanın sahibiyim, projeler yapıyorum, Mobil’in Türkiye distribütörüyüm ve dünyada da tek kadın distribütörüm. Ağ boyası için aldığım distribütörlük birçok şeyi kapsıyormuş, istesem benzin istasyonu da açabiliyorum, fabrikalara madeni yağ da verebiliyordum. Şu an tabii ki onları ayırdılar ama olduğum dönemden bahsediyorum.

Ne zaman evlendiniz?

2000 yılında evlendik. Çok erken yaşta evlenmedim ben, çünkü iş hayatına erken yaşta başladım ve kariyerimde yapacağım çok şey vardı. Şimdi daha çok işlerin proje ve danışmanlık kısmıyla ilgileniyorum. Duba, şamandıra olsun su ile ilgili olarak aklınıza gelen her şeyi fabrikamızda üretip satışını gerçekleştiriyoruz.

Beraber mi çalışıyorsunuz?

Hayır, fabrika onun fabrikası, Ege Su benim Ege Suyum.

Eşinden bahsederken gözlerin ışıldıyor…

Onun için de aynı şeyi söylüyorlar aslında. Ben çok ahlaklı buluyorum onu. Mesela, “Ben karımı hiç aldatmadım, aldatmam da ama bunun Nükhet ile bir ilgisi yok bu benimle ilgili bir durum” der hep. Kişinin kendisiyle ilgili bir şeydir. Biz önce dost ve arkadaşız. Hayat pamuk ipliğidir, bir gün ayrılsak bile her zaman dertleşeceğim yanında olacağım kişidir. Sürdürülebilirlik benim için önem arz ediyor. 

Tek çocuksun ve tek çocuk yaptın…

Beni eskiden beri tanıyanlar çok çocuğum olacak diye düşünürdü, iki erkek iki kız çocuk gibi. Teyzesi, amcası, halası olsun diye çocukların. Kızım Derin doğduğunda Mavişehir’de 14. katta oturuyorduk. Deprem olacağını hissettim. Bir gece kalktım, “deprem olacak” dedim. Kalktım, kızımın odasına gidip onu aldım ve aramıza yatırdım. Çantamı da başucuma koydum. Kürşat’ı da uyandırdım, deprem olacak dedim ve o an sallanmaya başladık. Annemle de aynı sitedeyiz. Hemen camdan baktım ve annemi aradım beni beklemesini onu almaya gideceğimi söyledim. Sonrasında zaten hatlar kesildi. Evden çıktığımızda Derin benim kucağımdaydı. Merdivenlere yönelirken eşim asansörle inmek istedi. “Olmaz,” dedim “asansörle inemeyiz, tehlikeli”. O da “bir şey olmaz” dedi. İşte o an karar verdim bir çocuk daha yapmayacağıma. Çünkü bir çocuğum daha olsaydı o da eşimin kucağında olacaktı.

TÜLOV ile buluşmanız nasıl oldu?

Onlar beni buldular. 1 Eylül’den beri Yönetim Kurulu Başkanlığını ben yürütüyorum.

TÜLOV’un Yönetim Kurulu Başkanlığında bir kadının olması beni çok etkiledi.

Zaten ne yapılıyorsa hep kadınlar yapıyor aslında. Sadece erkekler kadar ön planda görünmüyorlar.

Nasıl bir annesin Nüket?

Ben aslında insanların kendilerinin kendi yolunu çizdiklerini düşünüyorum. Mesela benim kızım şuan 17 yaşında ve endüstriyel tasarım okumak istiyor. Bu, benim çocuğumun evde ne gördüğü ile ilgili bir durum. Kızım büyürken bir odası oyun odasıyken bir diğer odası ise tavanı bile boyayabileceği bir odaydı. Bir çamur olsa bile benim kızımın yapmış olması benim için çok değerliydi. Kızım resim yapıyordu, ona hep “Çok güzel” dedim. Hâlbuki yalnızca bana güzel geliyordu çünkü o benim kızım. Sergi yapıyordum ben evde kızımın resimleriyle. Arkadaşlarımı davet ediyordum. Sonrasında neden evde sergi yapıyorum diye düşündüm, sanat galerisinde yapmaya karar verdim. Yalnızca kendi çocuğum için değil, tanıyayım tanımayayım güzel olduğuna inandığım her şeyi, herkesi destekledim. İçinde olmasını istediğim herkesi her zaman dahil ettim. Örneğin bir kurs mu buldum hemen arkadaşlarımı da haberdar ettim. Başkaları bana bunu yapmadı ama ben vazgeçmedim. Çünkü çocuğumun çevresi ve alt yapısı önemliydi. Bu kadarla da kalmadım. Norm Cıvata’nın sahibi Nedim Bey’le sanat galerisi için konuşup kafamdakileri anlattım. Müzik, ikram, davetiye, her şeyi hazırladım. Bu sergi konusu Derin 4 yaşındayken başladı, 10 yıl boyunca da devam etti. Sonra arkadaşlarımın çocuklarını da dahil ettim, hepsi resimler yaptı, karma sergiler hazırladık. Bunların satılması gerektiğini düşündüm ve geliri ile de otistik çocuklara destek olmak istedim. Sadettin Bey ile konuştum onlar da bröve hazırladılar ben de gidip Kemeraltı’ndan plaket, madalya hazırlattım. İş adamlarını, siyasetçileri, gazetecileri davet ettim ve onlardan gelen gelirle güzel bir sosyal sorumluluğa dönüştü.

Kendin beğenmediğin onaylamadığın hiçbir şeyi kimseye sunmazsın değil mi?

Evet ve bu hastalık gibi bir şey.

Neyi kıskanırsın?

Keşke bunu ben düşünseydim, keşke benim aklıma gelseydi dediğim olur. Ama ben birileriyle övünmeyi de çok severim. Başkalarının başarıları da beni mutlu ediyor.

Nüket ile röportaj yapsan sen Nüket’e ne derdin?

Ben geç kalmışım vakıf başkanlığına. Neden daha önce başlamamışım diye kendime soruyorum. Aslında ben bu işi ve çok daha fazlalarını yapıyordum ama şahıslar için çalıştım, resmileştirmemiştim. Babamın bir sözü vardı bana “Seni yanlış ülkede dünyaya getirmişiz. Sen Avrupa’da bir ülkede doğmalıymışsın, devlet sana bir fon vermeliymiş ve sen adaletli bir şekilde bu fonu ihtiyacı olanlara ulaştırsaymışsın” derdi. Sanırım Nüket’e “daha çok iş kotarmak, daha çok kalbe dokunabilmek için formül bul” derdim.

Biz Bize’me konuk olduğun için teşekkürler Nüket Avunduk. El ele birçok güzel şeylere yürüyebileceğin güzel insanlarla karşılaşman dileğiyle.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu