Ege Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı ve Ekin Koleji Kurucu Genel Müdürü Yasemin Reşitoğlu “Kadından doğar umut” diyor. Üstlendiği her iki görevi de başarıyla taşıyan Reşitoğlu, Atatürk’ün kadın hakları ve eğitim konusunda Türk toplumuna göstermiş olduğu yolları kendisine rehber edinenlerden. Günümüz dünyasında halen tartışılan her boyuttaki kadın haklarını bir kez daha gündeme getirerek farkındalık oluşturmak ve tarihe damgasını vurmuş Türk kadınlarının öykülerini paylaşarak “umut”larımızı tazelemek üzere geçtiğimiz ay içinde önemli bir etkinliğe imza atan Reşitoğlu ile doyumsuz sohbette zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile.
Önce büyük ses getiren projenizden söz edelim.
20. yılımızı kutlarken farklı bir şey yapalım dedik. Türk kadını tarihte kendisine haklar verilen kadın değil, haklarını tırnakları ile kaza kaza alan nadir kadınlardandır. Toplumun en zor günlerinde, umutsuzluğun ülkemiz üzerine çöreklendiği zamanlarda Türk kadını ülkemizin kurtuluş, kuruluş ve modernleşme serüveni ile toplumun öncüsü olmuş hatta sadece kendi toplumu için değil, dünya kadınları için de ışık olmuştur. Kısacası Türk kadını öncüdür. Türk kadını “Umut”tur. Biz de İZİKAD ile yaptığımız işbirliği sonucu bu umudu daha geniş kitlelere yaymayı amaçladık. Etkinliği hem 26 Şubat hem de 8 Mart gibi önemli günlerin olduğu haftada Adnan Saygun’da gerçekleştirdik. Çok güzel oldu, hala teşekkürler, olumlu geri dönüşler alıyoruz.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü üzerine neler söyleyeceksiniz?
Kadını çok önemsemeliyiz. Kadın erkek ilişkileri toplumda çok karmaşık. Gelişmiş bir toplum olmak istiyorsak en en en önemli konu kadın.”
Dile kolay, 14 bin öğrenciye burs veren Ege Çağdaş Eğitim Vakfı ile yolunuz nasıl kesişti?
18 sene önce. Okul sürecimle beraber “Eğitimde neredeyiz? İzmir’de daha neler yapabiliriz?” gibi sorularla EÇEV ile tanıştım. Yönetim Kurulu’na davet ettiler. Sonra da elimi taşın altına koymam gerektiğini gördüm ve başkanlığı üstlendim. İki dönemdir yapıyorum. Farklı meslek gruplarından olmak üzere eğitimcilerin ağırlıkta olduğu bir vakıf. İzmir ve Ege bölgesinde eğitime katkı koymak isteyen 96 kurucu, 1995 yılında “fırsat eşitsizliğinin olmadığı bir ülke hayal ediyoruz” diyerek vakfı kurmuş. Amaç, çağdaş ve evrensel kültür değerleri ile donanmış, cumhuriyetin kazanımlarına ve demokrasiye inanan, bilimsel düşünen, sorgulayan, laik ve aydın nesillerin yetiştirilmesine katkıda bulunmak. Her yaştan çocuk ve gencimizin eğitim ve öğretimleri boyunca çağdaş bilgilerle donanmış, kültürlü, görgülü, becerikli bireyler olarak toplumda yer almalarını sağlamaya amaçlıyoruz. İzmir’de merkez ofisimiz haricinde Yamanlar ve Altındağ’da iki eğitim merkezimiz, Salihli’de bir bilgi ve kültür evimiz mevcut. Kamu yararına çalışan vakıf statüsündeyiz.
EÇEV’in şimdilerde üzerinde çalıştığı konu nedir?
Konu çok. Özellikle gençlere ve öğretmenlere çok fazla dokunacağımız projelerimiz var. Öğrenciler için farklı bir burs çalışması da yapıyoruz. Sinemaya erişmeleri, tatil yapmaları, bir etkinliğe gitmeleri gibi katkılar sağlayacağız. Çocuk ve gençlik edebiyat günleri yapıyoruz. Seçilmiş tema üzerinde alanında uzmanlar geliyor. Heykel yarışmamız var. Bu yarışma ile öğrencilerimizi özendirelim istiyoruz. Bir hedefimiz de “EÇEV AKADEMİ“gibi bir oluşumu kurmak istiyoruz. Küçük bir katkı ile öğretmenler eğitimlere katılacaklar, sertifika alacaklar. EÇEV olarak 3 yıllık bir stratejik plan hazırladık. 2020’li yıllarda daha güçlü bir EÇEV olsun, bilinirliği, tanınırlığı artsın istiyoruz. En büyük sıkıntılarımızdan biri yerelde kalmaktı. Her ilde bir şube değil bir temsilci oluşumu için uğraşıyoruz.
Koleje gelelim. Onca özel okul arasında farklı bir yeri olan okulunuza…
Okulu kurduğumuz yıl yabancı okulların ilk öğretimin kısımlarının kapatıldığı yıldı ve o birkaç yıl içinde pek çok özel okul açıldı. Son yıllarda özel okullaşma oranı ülkemizde çok arttı. Biz butik bir okuluz. 20 yıl önce bu okul, bu ülkeden kazandıklarımızı yine bu ülke için harcamalıyız diyen bir düşüncenin ürünü olarak doğdu. Eğitim hayatına başlarken pek çok ülkenin eğitim modelinin ve ülkemiz de uygulanmış örneklerini inceledik. Öğrenmenin temelinde yer alan kendisi yaparsa ve merak ederse en üst düzeyde öğrenme gerçekleşir ilkesinden hareket ederek, eğitim felsefemizi gündelik hayatın içinde yaparak, yaşayarak öğrenme temeline oturttuk. Eğer eğitim hayatının ilk yıllarında sorumluluk bilinci, emeğin değeri, vicdanlı olma, teknolojinin esiri olmadan yetkin bir teknoloji kullanıcısı, iletişim becerisi yüksek, ekibin bir parçası olabilen yerel ve evrensel değerlerlerle donatmak için çalışma yaparsanız çok etkili oluyor. Biz yaşam başarısını okul başarısından farklı görüyoruz. Biz istiyoruz ki Ekin’de büyüyen çocuklar elde ettiği bilgiyi nasıl kullanacağını bilen, öğrendiklerini yaşamına aktaran, yaratıcı düşünebilen yani 21. yüzyıl becerilerine sahip bireyler olsunlar. Çünkü yaratıcı düşünme sistematiğine sahip bireylerin adaptasyonu yüksek oluyor. Biz farklılaştırılmış bir müfredat uyguluyoruz. Önümüzdeki yıl Anadolu Lisemiz de açılacak. Fen ve matematik ağırlıklı olacak bir Anadolu Lisesi… Yaratıcı ve innovatif bireyler yetiştirmeye devam edeceğiz.
Ekin Koleji Genel Müdürü olmasaydınız çocuğunuzu niye Ekin’e verirdiniz?
Dünyaya entegre bireyler olmalarını istediğim için verirdim. Kendi kişisel gelişimlerine katkıda bulunacak bir okul olduğu için verirdim. Yerel değerlere önem veren bir okul olduğu için verirdim. Çok fazla yurt dışı olanakları yaratabildiği için verirdim. Her şeyden önemlisi iyi birer Türkiye vatandaşı olacakları için verirdim.
Yorgunluğunuzu nasıl atıyorsunuz?
Ben enerjisi yüksek bir insanım, çok yorulmuyorum. Çok az uyurum, çok fazla çalışırım. Yapım bu. Olta balıkçılığını çok seviyorum. Fırsat buldukça balığa çıkarız arkadaşlarımla. Denize tutkunum.
İyi yemek de yapıyormuşsunuz…
Öyle derler. Malatyalıyız. Yörenin içli köfteleri, bulgura dayanan yemekleri var. Sadece yemek yapmayı değil yemeyi de severim. Her sene birkaç kez yurt dışına çıktığımda sadece alışveriş mağazaları değil restoranlar da en sık gittiğim yerler.