MegaPlus Dergisi ekibinin bir kısmıyla İzmir’in yanı başında yer alan huzurlu, eğlenceli, güler yüzlü, dost canlısı komşularımızın adasına Chios’a misafir olduk bu ay. Tek başına biri evden çıkıp Sakız Adası’nı gezerse neler yapar, nerelere gider, ne yer ne içer hepsini keyifle deneyimleyen Damla Özal’ı Görkem Şengüler fotoğrafladı. Bu fotoğraflar da yeni sayımızda sayfalarımıza yansıdı…
Ege’nin bir kıyısından karşı kıyısına giden yolculuğumda feribota bir tarafa İzmir manzarası geride kalırken, diğer tarafan Sakız Adası manzarasına yaklaşıyorum. Masmavi sularda mis gibi havayı içime çekerek başlıyor her şey… Acaba gezime adanın kuzeyinden mi yoksa güneyinden mi başlasam? Çarşıya girmişken alışveriş yapmadan geçilir mi hiç? Buradaki dükkânlarda çok güzel reçeller, sakızdan üretlmiş çok güzel seçenekler mevcut. Dükkânların dışı da adanın kendisi kadar sevimli. Döndüğümde sevdiklerime hediye etmek üzere renk renk, model model seçenekler arasından magnetler satn alıyorum. Turistk gezi dediğiniz magnetsiz olmaz ama değil mi? Keçeden yapılan geleneksel Yunan pabuçlarına bayıldım, farklı renklerdeki bu pabuçlarda gözüm kalmadı desem yalan olur. İtalyan gezgin Marco Polo’nun Sakız Adası’na geldiğinde Pirgi Köyü’nde kaldığı bu evi de gördükten sonra Pirgi’den ayrılıyorum. Adanın en çok fotoğraflanan noktalarından biri olan Agios İsidoros Şapeli, Sikiada köyünde yer alıyor. Ada merkezinin kuzeyinde Lagada köyüne yakın bir konumda olan şapel, bembeyaz boyasıyla Yunan adaları geleneğini yansıtyor. İnce çakıllı bir koyun uç noktasındaki şapeli ziyaret etmeden geçemiyorum. Mis gibi havada, mis gibi manzarada, mis gibi çiçekleri koklayıp keyif yapıyorum. Bu güzel şapelin hemen arka tarafna geçtğimde ise mükemmel bir yer keşfediyorum. Ege Denizine karşı ağaçların gölgesinde bulunan bu masa adeta huzurla dinlenmelik, keyifle piknik yapmalık bir yer. Piknik demişken yine karnım acıkt… Lagada’yı da dolaştktan sonra bir banka oturup haritamda gitğim noktaları işaretliyorum. İki günlük seyahatmde pek çok güzel noktaya gidip güzel anılar biriktrmişim ancak Sakız Adası’nda hala gideceğim çok yer var. Bir sonraki seyahatn planlarını şimdiden yapıp haritamda notlar almaya başladım bile. Merkezin kuzeyinde denizci köylerinden biri olan Lagada’da bulunan Passas Tavern’de Yunan usulü leziz deniz ürünleriyle karnımı doyurup, doyumsuz deniz manzarasıyla da ruhumu doyuruyorum. Enfes Yunan sofralarını eminim ki çok özleyeceğim… Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi benim de Sakız Adası’na veda vaktm geldi. Limanda pasaport işlemlerimi halletkten sonra TURYOL’un Çeşme Ulusoy Limanı’na doğru gitmek üzere hazırda bekleyen feribotuna doğru ilerliyorum. Hoşça kal Sakız, çok keyifli bir hafa sonu yaşatn bana. Seni özleyeceğim güzel ada, tekrar görüşmek üzere…