Ah Ne Günlerdi Onlar…
Ben Türkiye’de bir şeye çok inanıyorum. Resmi ve özel kurumlarda bazı zamanlarda öyle – birbirini tanımayan – insanlar bir araya gelir ki, yıllardır sürdürülmekte olan düzeni değiştirir ve bir anlamda “devir” yaratırlar. İşte, biz de öyle bir takımdık… 1967 yılında TRT İzmir Radyosu’nun “Hafif Batı Müziği prodüktörlüğü” için açtığı sınav, birbirini (benim Ali Kocatepe’yi tanımam dışında) daha önce görmemiş 10’a yakın İzmirliyi bir araya getirdi. Temmuz’da açılan sınavı kazanmış, Ağustos ve Eylül aylarında yoğun bir kurs/eğitim sürecinden geçmiş, sonunda tekrar yapılan bir sınavla (bugünlerdeki işe alımlara ne de çok benziyor değil mi?) TRT’nin radyo program yapımcıları olmuştuk.
Ben en küçükleri idim ve TRT’nin sınavla prodüktörlük hakkını 19 yaşımda kazanmıştım. Bu arada özellikle belirtmek isterim, bizi ilk ve son olarak, “lise mezunu ve dil bilen” özelliklerimizle seçmişlerdi. Aramızda bir tek Akın Aksel, SBF mezunu olarak kazanmıştı sınavı… Sonuç olarak, 19-21 yaş aralığında kişiler, İzmir’de Türkiye’nin batı müziği politikasını “tayin etmek üzere” seçilmişti sanki… Bunu o günlerde – herhalde gençliğimizden olsa gerek – hemen anlayamamıştık. Ama bir iki yıl içinde tüm Türkiye’de, TRT İzmir Radyosunun “o muhteşem kadrosu” diye anılır olmuştuk…
Aslında nedeni gayet basitti. O günlere kadar TRT radyolarında popüler müziği, hem Türk hem de Batı müziğini, üç önemli kişi (sonraki adıyla) Diskjokey yönlendiriyordu. Fecri Ebcioğlu, Sezen Cumhur Önal ve Engin Arman… Yaşları bizlerden 10-15 yaş büyük olan bu abilerimiz programlarında, Popüler müzikte daha çok Fransızca, İtalyanca ve biraz da İngilizce parçalara yer verirken, Türk popüler müziğinde genellikle sözlerini kendi yazdıkları yabancı parçaların Türkçe seslendirilmesine yer veriyorlardı. Bizim servis şefimiz Bülend Özveren de özellikle Tom Jones, Engelbert Humpendinck gibi günün İngiliz sanatçıları ve biraz da ABD liste parçalarına yer veriyordu ve tabii ki onlardan daha güncel parçaları çalıyordu…
Biz devreye girdiğimizde, sanki bir anda kendi içimizde bir sınıflandırma yaparak, birimiz “Fransa’dan Müzik”, diğerimiz “İtalya’dan Müzik”, birimiz “Caz”, bir başkamız (bunun Ali Kocatepe olduğunu anlamışsınızdır) “Türkçe parçalar” çalarken, özellikle ben ve rahmetle andığım sevgili arkadaşım Reşat Nevruzlu, gençlerin radyoda merakla beklediği Jimi Hendrix, Janis Joplin, Led Zeppelin, Deep Purple, Uriah Heep gibi çağdaş ve güncel müziğin ilahlarını Türkiye radyolarında “ilk kez” çalıyorduk. Bu çeşitlilik, o günlere kadar yalnızca meraklıları tarafından evlerinde dinledikleri müziklerin, alenen Türkiye Radyolarında çalınmaya başlamasını sağlıyordu. Doğal olarak kısa bir sürede bu çeşitliliğimiz, İstanbul’da merkezleri bulunan dünyanın sayılı plak şirketi temsilcilerinin de dikkatini çekti. Orada görev yapan sevgi ve saygıyla andığım üç kişiyi de belirtmeden geçmek istemiyorum. Ergin Bener, Nino Varon ve Yeşil Giresunlu… Onlar da bizim farklılığımızı anlayarak, Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya’da piyasaya çıkan ve onlara ulaşan plakları, zaman geçirmeden, hatta daha sonraları paketlerini açmadan bize yolluyor ve İzmir’de ilgi gören, müzikçilerin tabiriyle, “listelere giren” plakları Türkiye’deki müzikseverlerin beğenisine sunuyorlardı.
Yalnızca biz miydik bu yeniliği sürükleyen? Tabii ki hayır! Ankara’da İzzet Öz ve Yavuz Aydar, İstanbul’da da Nejat Çetinok dostlarımız aynı gençlik rüzgarının önde gelen isimleri oluyorlardı… Bu kadar ismi sayınca, şimdi diyeceksiniz ki, “Peki siz kimlerdiniz?” Onu da yazımın sonuna bıraktım galiba… Servis şefimiz Bülend Özveren, yapımcılar; Renin Faralyalı (Gül/Batıgün), Sebla Özkantarcı (Özveren), Bülent Gül, Hülya Güngör (Tunçağ), Ali Kocatepe, Reşat Nevruzlu, Akın (Ajlan) Aksel ve ben Ümit Tunçağ… Daha sonra aramıza katılan Ayşe Keresteci ve Tülay İlter (Sunar)… Klasik batı müziği departmanını da boş geçmeyeyim. Servis Şefi Şekür Ertüzün, yapımcılar; Meral İyriboz, Adnan Polge ve Neşe Ertüzün (Bilginer)
İşte, böyle idi bir zamanların TRT İzmir Radyosu’nun batı müziği “A Takımı”… Aaaah! Ne günlerdi onlar…