Bu ayki konuklarım PANINO markasının yaratıcıları Füsun-Ferhat Turan çifti. Onlarla muhabbet etmeye giderken aklımdaki ilk soru hem işte hem evde sürekli beraber olmanın nasıl bir planlama gerektirdiği” idi. Ama kendilerini karşımda görünce uyumlarından yine çok etkilendim.
Turan çifti ile Alsancak Panino Pizza’nın yenilenmiş ve özenle dekore edilmiş Rum evi mekanında buluştuk. Füsun Hanım’ın ince zevki mekanın her köşesinde kendisini hissettiriyordu.
Sibel Köroğlu: Ne güzel bir çiftsiniz siz… Öncelikle sizleri daha yakından tanımak istiyorum. Ne zamandan beri birliktesiniz?
Füsun Turan: 2004 yılında evlendik ama öncesinde uzun bir flört dönemimiz oldu.
Ferhat Turan: Aslında ilk olarak lise yıllarında tanışmıştık ama o zamanlar Füsun Hanım’ın dikkatini çekememiştim. Yıllar sonra tekrar yollarımız kesişti ve bu sefer beni fark etti. Füsun o zamanlar sadece Göztepe’nin değil, İzmir’in en güzel kızıydı benim için. Evlendik ve 2008 yılında da kızımız dünyaya geldi.
SİBEL KÖROĞLU: Ben de kızınıza gelmek istiyorum zaten. Kızınızdan bahsedilince ikinizin de gözleri parlıyor…
Füsun Turan: Ben Bade’den sonra başka bir Ferhat ile tanıştım. Farklı zaafları olduğunu, küçük bir kadına nasıl farklı davrandığını gördüm.
SİBEL KÖROĞLU: Panino sayesinde tanışmış olduk ve bu marka bizi bir araya getirdi. Peki Panino’dan önce bir çalışma hayatınız oldu mu, yoksa eşinizle mi start verdiniz?
Füsun Turan: Hayır, olmadı. Çok muhafazakâr Arnavut bir ailenin kızıyım ben, bunun etkisi var bu durumda. Ferhat’la tanışıp kendi markamızı kurduktan sonra spontane bir şekilde ben de işin içine dahil oldum. Ferhat elimden tuttu, o bana destek oldu ve iş hayatına dahil etti. İyi ki de tutmuş elimden. Başka bir adam olsa belki de böyle davranmayabilirdi.
Ferhat Turan: Bende durum tam tersi, neredeyse ilkokulda iş hayatına başladım. Füsun tabii ki her kız gibi babasının prensesiydi. Benim için çok erken başlayan iş hayatına Füsun benimle birlikte başladı. Sahip olduğu enerjisini Panino için harcamasını çok istedim. Mesela şu an bulunduğumuz Panino’nun dekorasyonu diğer Panino’lardan farklıdır. Burada Füsun Hanım’ın dokunuşları var. Masalar, şamdanlar, detaylar diğerlerinden farklı. Panino olarak Füsun Hanım’ın enerjisinden faydalanmak istediğimiz için onun iş hayatına dahil olmasından çok mutluyum.
SİBEL KÖROĞLU: Biraz Panino’dan bahsetmek istiyorum. Panino’nun hikayesi nedir? Bugüne dek Panino’da neler oldu ve önümüzdeki dönemde neler olacak?
Ferhat Turan: Ege Üniversitesi Gıda bölümü mezunuyum. Sektördeki 20. yılımdayım. 20 yıl önce 1998-2008 arası zincir bir marka ile çalıştık, bir şube açtık. Ancak bizim bu işte kendi doğrularımız vardı. Hamura katkı maddesi yerine süt koymak bizim doğrularımız arasındaydı. Aynı şekilde donmuş hamur kullanmayıp tamamen günlük taze hamur kullanılması da bizim farklarımızdan biri. Yani biz hamuru fabrikamızda üretip 300-500 km. ileriye taşımıyoruz. Öyle olsaydı katkı maddesi koymayı seçebilirdik ve o zaman biz olmazdık. Ancak bizim özelliğimiz her şubede günlük hamur yapılarak katkı maddesi kullanılmaması.
Füsun Turan: Bizim bir çocuğumuz var evet ama Panino da diğer bir çocuğumuz gibi. Panino’dan bahsederken de Ferhat Bey’in gözleri ayrı bir ışıldar. Günlerce Panino için isim aradık. Beğendiğimiz isimleri kağıda yazıp onları duvarlara asıp saatlerce üzerine düşündük hangisi olmalı diye ve ciddi bir mesai harcadık.
SİBEL KÖROĞLU: Bir çift olarak evde ve işte beraber olmak eksi artı yönleriyle nasıl? Mesela eve gidince kaldığınız yerden iş konuşmaya devam ediyor musunuz?
Ferhat Turan: Gün içerisinde olan bazı şeylerin devamı akşam saatine yansıyabiliyor ya da gün içinde iş ile alakalı olan bir konuyla ilgili akşam saatinde bir telefon gelebiliyor. Kısacası eve gidince de iş konuşmaya devam edebiliyoruz.
Füsun Turan: Biz birbirimizi çok iyi tamamlıyoruz ve çok fazla birlikte vakit geçirmeye alıştık. Arkadaşlarım bazen bana “nasıl bu kadar beraber vakit geçirebiliyorsunuz” diye soruyorlar ama bana bu durum tuhaf gelmiyor. Böyle olmaktan mutluyuz.
SİBEL KÖROĞLU: Eş ve iş olarak birbirinizi çok güzel tamamlıyorsunuz bu anlamda ikiniz de çok şanslısınız. Ofisinizde bir masada iki koltuğu görünce şaşırdım mesela ben…
Füsun Turan: İşe başlarken Ferhat “uzun bir masa alalım, uzun masaya iki sandalye koyalım” dedi. Burada bana çok güzel mesajlar veriyordu. Ki Ferhat normalde hiç romantik olmayan bir adamdır.
Ferhat Turan: Aslında ben kendime göre romantiğim sadece çok yansıtamıyorum galiba.
SİBEL KÖROĞLU: Çok merak ediyorum nasıl evlenme teklifi ettiniz?
Ferhat Turan: Orası kabus… O yıllara kadar Füsun Hanım’ın bir uçak deneyimi olmamış, ilk kez uçak bileti aldım ve uçakta bir evlenme teklifi planlıyordum. Ancak bir gece öncesinden Füsun bana “uçakta evlenme teklif edermişsin falan” diyerek öyle bir teklife sıcak bakmadığının mesajını verdi.
Füsun Turan: Evet, öyle dedim çünkü 15 sene öncesinde bile bu fikir olmaz. Ben öyle deyince o da o plandan vazgeçmiş. Zaten orada öyle bir teklif yapmamalısın mesajı vardı. Evlenme teklifi yok yani bunu kızım Bade de sordu, ona da yok dedim.
Bir şeyi söylemeyerek hissettirmek, söylemeyerek davranmak benim için çok kıymetli. O yüzden de Ferhat’ı seçtim sanırım. Mesela uzun masa alıp aynı masaya iki koltuk koyması “Seni seviyorum karıcığım” demesinden ya da pırlantalar almasından daha kıymetli benim için. Onun bir vücut dili var ve bana olan sevgisini farklı yollarla ifade edebiliyor.
Bu arada evlenme teklifi hala edilmedi. Ben ikinci kez düğün yapmak istiyorum. Bir projem var böyle davullu zurnalı gelinlikli falan. Çok eğlenip dağıtabileceğimiz bir grubu toplayıp gerçek bir düğün yapmak istiyorum ikinci defa.
SİBEL KÖROĞLU: Evde, işte bir rol dağılımınız yok anladığım kadarıyla. Daha çok ortak hareket etmeyi seviyorsunuz. Birbirinizin ne zaman yardıma ihtiyacı olduğunu hissedip o anlarda yanında oluyorsunuz…
Ferhat Turan: Füsun Hanım’ın görsel tarafı çok iyi. Benim hiç görmediğim detayları o görebiliyor. Mutfak tarafı da benim işim. Ama evde mutfağa giriyor musun diye sorarsanız ara sıra su içmek için uğrarım, o kadar.
Füsun Turan: Evet, evde mutfağa girmez. Ama mesela alışverişe beni yalnız göndermez; benim taşımamı istemez, yanımda olur. Yanımda bana yardım eden biri olmadığında mutlaka Ferhat olur.
SİBEL KÖROĞLU: Mutfak demişken evde hiç pizza yapıyor musunuz?
Ferhat Turan: Hayır yapmıyoruz. Evde pizzayı hazırlayabilmek herkes için zor, biz pizzacıyız bizim için bile zor. E bir de 20 yıldır pizza işinde olunca evde de pizza yapmak istemiyorsunuz.
Füsun Turan: Ev yemeklerini çok seven bir çiftiz biz. Zeytinyağlılar, balık vs. evde yemeyi seviyoruz.
SİBEL KÖROĞLU: Hanginiz daha temkinlisiniz?
Ferhat Turan: Ben.
SİBEL KÖROĞLU: Hanginiz daha cesur?
Ferhat Turan: Ben.
SİBEL KÖROĞLU: Hanginizin sözü geçer?
Füsun Turan: Benim.
SİBEL KÖROĞLU: Birlikte iş yapmanın avantajları var, peki dezavantajı var mı sizce?
Ferhat Turan: Avantajları fazla olmakla beraber mutlaka dezavantajı da vardır. Örneğin her zaman her konuda aynı fikirde olamayabiliyorsunuz. Ama aslında farklı fikirler olması da güzel.
SİBEL KÖROĞLU: Kızınız ve onun kardeşi diyebileceğimiz Panino markanız ikisi beraber büyüyor. Gelecekte neler hayal ediyorsunuz her ikisi için?
Ferhat Turan: Evet, doğum tarihleri de yakın. Bade 2008’de, Panino 2009’da doğdu. Elbette ki bizim beğenerek yaptığımız Panino markamızı ve ürünlerimizi insanların da beğenmesi, birçok rakibin içerisinde farkımızı ortaya koyabilmek önemli. Bu evladımız için de aynı şekilde geçerli; Bade’yi çok güzel eğitmeye çalışıyoruz. Saygısıyla ve davranışlarıyla o da farkını ortaya koyuyor.
SİBEL KÖROĞLU: Peki kızınızın hayalleri ne?
Füsun Turan: Küçükken ne iş yapacak, nasıl yaşayacak gibi onunla sohbet ederek, ilgi alanlarını keşfederek, onun istekleri üzerinden gitmek, sınırlamamak, farkındalık sahibi olarak doğru seçimler yapması gibi düşüncelerim oldu benim hep. Küçük yaşlardan itibaren bir sürü kursa götürdük onu. Şimdi baktığımda sanatçı olabilir gibi geliyor bana. Ki sanatçı olmak isterse de çok desteklerim. Atamın da dediği gibi her şey olunabilir ama sanatçı olmak çok başka bir şey. Hayallerinden bahsedecek olursam; geçenlerde yaptığımız Amerika seyahatimizde Hollywood’a gitmek istedi. Kırmızı halının olduğu yere gittiğimizde babasına, “Buraya ilk kez seninle geldim, belki ikinci sefer de seninle gelirim ama üçüncü defasında sen beni izlemeye geleceksin buraya” dedi.
Ferhat Turan: Bir gün de bana “Baba, hiçbir şey olamazsam senin gibi patron olurum” dedi.
SİBEL KÖROĞLU: Panino’nun hayalleri ne peki?
Ferhat Turan: Yurtdışı şubeleri hayalleri var. Geçen ay Londra’daydım. Londra’nın her yerinde bu konuyla ilgili araştırma yaptım. Çok farklı yeme alışkanlıkları olmakla beraber İngilizler dışarıda yemek yemeyi seviyorlar. Londra’da böyle bir şey yapılabilir; bir Londra şubesi düşünüyoruz. Avrupa’da farklı noktalarda şubeler olabilir. Benim için sınır yok; bugün Azerbaycan’dan, Gürcistan’dan talep gelsin, ben hazırım.
SİBEL KÖROĞLU: Peki Panino’ya bir kardeş marka düşünceniz var mı?
Ferhat Turan: Bir ya da iki marka çalışmamız var ama bunlardan söz etmek için henüz çok erken. Yine gıda sektöründe olacak elbette ki.
SİBEL KÖROĞLU: Panino ile ilgili yeni bir tat denemek istediğinizde kimin damak zevkine daha çok güveniyorsunuz?
Ferhat Turan: Mide ve sindirim sistemini de düşünüyoruz yeni tatlar denerken. Mesela bu anlamda Füsun’dan geçer not alması çok önemli. İnsanların da bu anlamdaki olumlu geri dönüşlerini alıyoruz. Bu tür denemelerde hep beraber çalışıyoruz. Arkadaşlarımızın, dostlarımızın da görüşlerine önem veriyoruz. İşi gıda olmayan insanların süzgecinden de geçiriyoruz.
SİBEL KÖROĞLU: Pizzaların isimlerini seçerken neye dikkat ediyorsunuz?
Ferhat Turan: Yakıştırmamıza ve bize hissettirdiklerine göre isim seçmeye çalışıyoruz. Mesela İtalya’yı çok seviyoruz Palermo, Milano gibi pizzalarımız var. Yine İtalya’daki bir yarış pistinin adı olan “Monza” diye de bir pizzamız var. Fredo, Fresco gibi çoğu İtalyan esintili pizza isimlerimiz var.
SİBEL KÖROĞLU: Menülerden bahsetmek gerekirse hangi şubelerde alkol yani şarap ve bira var?
Ferhat Turan: Alsancak ve Seferihisar şubelerimizde var.
SİBEL KÖROĞLU: Çalışanlarınızla aranız nasıl?
Füsun Turan: Birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız bizim için çok kıymetli. Bazı ustalarımız 20 yıldır bizimle birlikte çalışıyor. Biz onların hayatına tanık olurken onlar da bizim hayatımıza tanık oluyorlar. Çoğu bizim flört ettiğimiz dönemleri bile biliyor. Bizler de onların düğünlerine, cenazelerine katılıyoruz. Artık büyük bir aile gibiyiz.
SİBEL KÖROĞLU: Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
Ferhat Turan: Biz bir İzmir markası olarak çıktık, aslında İzmir’den çıkan çok güzel markalar var. Bizim de bu markalar arasında yerimizi almamızı sağlayan başta İzmirliler olmak üzere, çoğu şubemizin bulunduğu Ege Bölgesindeki tüm misafirlerimize teşekkür ederiz. Çünkü onlar sayesinde büyüyoruz ve şube sayımız da artıyor.
Füsun Turan: Benim teşekkürüm de kocama… Bu işin kahramanı eşim olsa da benimle de her zaman iş hayatını paylaştı ve birlikte yürümemiz için bana hep destek oldu. Bu benim için çok kıymetli.