Sibel KÖROĞLU
MegaPlus Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
Bu ayki konumuz müzik. Konuklarımız Positive Live Project Kurucusu HAKAN BİÇER, İzmir Express Orkestrası Kurucusu ÇAĞDAŞ ÇINAR ve İzmir Big Band Kurucularından EMRAH SAYIN. Bu ay yine Kordon Ümitköy Balıkçısı KORAY MAYTALMAN’ın konuğu olduk. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Sofra Muhabbeti’miz klasik sound check sesleriyle başladı ve bir süre sonra sahne keyfine dönüştü.
Kordon Ümitköy Balıkçısı KORAY MAYTALMAN’ın mükemmel ev sahipliği ile gerçekleşen Sofra Muhabbeti’mize buyurunuz efendim;
A…a.. se.. a… ses bir ki… deneme … deneme…
Sibel Köroğlu: Siz müzisyensiniz galiba? Hepinizin ortak tutkusu müzik. Ama aynı zamanda da iyi arkadaşsınız, doğru mu?
Çağdaş Çınar: Aslında dışarıda rakip gözüksek de hiç öyle değiliz. Çok güzel bir arkadaşlığımız var ve biz bunu başarabiliyoruz.
Hakan Biçer: Gerçekten İzmir’de bunu başarabilen ender müzisyenlerdeniz.
Sibel Köroğlu: En eski orkestra aranızda kimin?
Hakan Biçer: İzmir Express en eskimiz. Biz Big Band ile hemen hemen aynı yılda, 2011’de kurulduk.
Sibel Köroğlu: 2011’den beri varsınız. Grup olarak yol almak zor olsa gerek. Değişiklikler oldu mu grup içersinde?
Hakan Biçer: 2011’den beri Positive Life var. ama farklı bir konseptte, tek solistle başladık. Şimdilerde konseptiz daha farklı, daha da büyüdük. Farklı seslerde solistlerimiz var. eksilme değil çoğalma oldu.
Emrah Sayın: Çok sert olmamak kaydıyla elbette değişiklikler oldu.
Sibel Köroğlu: Başladığınızdan beri olan süreçte eğlence anlayışı değişti mi sizce?
Çağdaş Çınar: Gerçekten eğlence anlayışı değişti. Mesela İzmir’de orkestra olarak sahne alacak mekan sıkıntısı var.
Emrah Sayın: Anlayış ciddi olarak değişti. Beklentiler farklılaştı. Bütçeler çok önemli. Bizim gibi kalabalık grupların bütçesini karşılayacak mekan yok hafta sonlarında maalesef.
Çağdaş Çınar: Sadece hafta sonlarında değil, hafta içi bütçelerimiz daha uygun olmasına rağmen onda da sıkıntı yaşıyoruz. Mekanlar canlı performanslar yerine DJ performanslarını tercih ediyorlar. Tabi ki çok iyi DJ arkadaşlarımız var ama canlı müziğin tadı başkadır.
Emrah Sayın: Canlı müzik tercihlerinde ucuz müzik seçimleri ortaya çıkıyor; bu da benim canımı sıkıyor.
Çağdaş Çınar: İzmir grupları olmamıza rağmen Bursa, Antalya, İstanbul mekanlarında daha çok çalışıyoruz. Oralarda daha çok izleyenimiz var. Şu an gazino sistemleri başladı oralarda. Orkestra da o gazino konseptlerinde önemli.
Sibel Köroğlu: Ya barlar?
Emrah Sayın: O yaşı geçeli çok oldu.
Hakan Biçer: Gerçekten o yaşları geçtik. Çalışma saatleri çok uzun, kazanılan para belli, gördüğümüz ilgi de sıkıntılı. Üstüne üstlük ekiplerimiz kalabalık ve bu ekipleri sahne olarak kaldırabilecek mekan yok.
Sibel Köroğlu: İster istemez düğün organizasyonları ve özel davetlerde mi daha çok yer alıyorsunuz?
Çağdaş Çınar: Mecburen.
Hakan Biçer: Bizim de özel davetler daha çok sahne aldığımız etkinlikler oldu artık.
Sibel Köroğlu: Müzik dışında başka işleriniz var mı?
Emrah Sayın: 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarında öğretim görevlisiyim.
Çağdaş Çınar: Ben de bir süre özel bir okulda müzik öğretmenliği yaptım ama grup kurulunca bıraktım.
Hakan Biçer: Ben başka bir iş yapmıyorum ama grubumda diş hekimi ya da belediye bandosunda görev yapan arkadaşlarım var. ama benim maalesef böyle bir zamanım hiç yok.
Emrah Sayın: Başka bir işle uğraşmak aslında dezanavtaj. Enerjini tel bir yere veremiyorsun. Bence tek işte kal Hakan.
Sibel Köroğlu: Genel hayatınızda hep bir müzik ritminiz var mı? Yemek yaparken, yerken, kitap okurken fonda bir müziğiniz var mı?
Çağdaş Çınar: Ben ders çalışırken müzik dinleyemezdim mesela. Çünkü ders yapmaz müziği dinlerdim. Aynı şey hala devam ediyor. Kitap okurken hala müzik dinlemem. Çünkü müziğe giderim.
Hakan Biçer: Ben de asla böyle bir şey yapamam, müziğe takılırım.
Çağdaş Çınar: Benim durumum daha vahim. Ben bir yere gidip eğlenemem bile. Çünkü gözüm sahneye takılır, kim ne yapıyor, onu izlerim.
Hakan Biçer: İşimiz bu olunca direkt dikkat ve enerji sahneye gidiyor. Bende de bu var.
Çağdaş Çınar: Basgitar hangi perdeden çalıyor, davulcu davulu patlatıyor mu; bunlara dikkat ederken eğlenilmiyor tabi ki.
Emrah Sayın: Terzi kendi söküğünü dikemez hesabı; eğlendir ama eğlenememe…
Sibel Köroğlu: Sıkıntılı bir durum olsa gerek…
Çağdaş Çınar: O biraz da gittiğiniz grupla alakalı.
Hakan Biçer: Bence biraz alkol seviyesiyle alakalı.
Emrah Sayın: Müziğin tarzıyla alakalı. Her müzikte eğlenemeyiz, öyle bir sıkıntı var.
Sibel Köroğlu: Peki siz ne dinlersiniz?
Hakan Biçer: Çok geniş ve farklı tarzlar dinliyoruz tabi. Ama iyi müzik olması şartıyla.
Emrah Sayın: İyi müzik olması önemli. Ama ben yine canlı müziğe geleceğim; oradaki bir armoni hatası beni rahatsız ediyor mesela, dinleyemiyorum.
Sibel Köroğlu: Başkasının sahnesindeki aksilikleri görebiliyorsunuz. İçgüdüsel olarak gidip düzeltme isteğiniz oluyor mu?
Emrah Sayın: Tabi aynı sıkıntılar bizlerin de başına gelebiliyor. O yüzden gözlemleyip onların nasıl aştığına bakıyorum. Ama tabi gidip de müdahale etmiyorum.
Sibel Köroğlu: Bireysel olarak müzik yaptınız mı bu gruplarınızın dışında?
Hakan Biçer: Ben bir dönem Türkiye’nin çok büyük bir markasının orkestrasında perküsyoncu olarak görev aldım. O markanın pek çok organizasyonunda yer aldım.
Çağdaş Çınar: Ben bir dönem bir başkasının arkasında klavye çaldım. Emrah da öyle. Farklı müzisyenlere eşlik ettiğimiz oldu.
Sibel Köroğlu: Müzik gruplarını ayakta tutmak zor. Siz uzun süredir bunu yapabilmeyi nasıl başarınız?
Hakan Biçer: Gerçekten müzisyenler duygusal insanlardır. Bu üç grubun da ilişkileri tahminimce çok iyi. Aile gibiyiz.
Çağdaş Çınar: Bir de grubumuzdaki ekip arkadaşlarımızla sözleşme gibi katı bağlayıcılar koymuyoruz. Aramızdaki sadece gönül bağı. Bizi seven bizimle yürüyor zaten.
Emrah Sayın: Bizim sahnemize ekip ruhumuz ve sevgimiz çok iyi yansıyor. Bu nedenle kopmuyoruz.
Çağdaş Çınar: Bir de şöyle bir şey var; İzmir’deki en genç ekipler biziz. Hem ekip çalışanları hem de ekip başı genç. Bu da bir avantaj oluyor sanırım.
Emrah Sayın: Orkestra kurucuları ve çalanlar arasında yirmi otuz yaş, yani bir jenerasyon farkı oluyor. İşte o noktada bir patron-çalışan ya da öğrenci-öğretmen ilişkisi oluşuyor. Biz ise aynı yaş aralığında olduğumuz için ilişkiler daha sıcak ve kendiliğinden. Patronluk değil liderlik yapıyoruz.
Çağdaş Çınar: Aynı yaş grubunda olduğumuz için beyin fırtınası yapıp ortak çok güzel kararlar alabiliyoruz.
Sibel Köroğlu: Sahnede her şey yolunda giderken, millet de gayet güzel eğlenirken, müdahale etmeniz gereken bir şeyler oluyor mu?
Çağdaş Çınar: Müdahale olmuyor da biz olaya ayak uyduruyoruz.
Emrah Sayın: Aslında ayak uydurmak da müdahale etmek. Çünkü yanlışı doğrulaştırmak oluyor bizimkisi.
Çağdaş Çınar: Bizim mesela bizim davulcumuz düştü bir kere sahneden.
Sibel Köroğlu: O davulcu hala sizde çalıyor mu?
Çağdaş Çınar: İnatla hem de.
Hakan Biçer: Bizim de solistimiz Pelin’in topuğu sıkıştı sahnede, orada kaldı.
(Bu arada yanımıza Positive Life Project solisti Kübalı sevgili Ibis Maria Guarnduse Arce uğruyor. Konu müzik olunca elbette o da oturuyor yanımıza.)
Emrah Sayın:Bir keresinde otelde çalışırken, kabloları kumların arasına yerleştirdiler. Program sırasında servis elemanı kablolara takıldı ve tüm ses sistemi gitti. Haydi başlasın akustik!
Çağdaş Çınar: Hemen asma davulu başlat; bando durumları.
Emrah Sayın: Bir Balkan ekibi oluşuverir, bir anda sanki konseptin bir parçasıymış havasına giriveriyoruz.
Hakan Biçer: Elektrik dedin de, Nazilli’de bir düğündeyiz. Tolga ve Pelin sahnede, çimlerde. Pelin çimde olduğu için ayakkabılarını çıkarttı. Bir elektrik kaçağı varmış; tabi biz ayakkabılı olduğumuz için hissetmiyoruz. Pelin ve Tolga el ele akımı tamamlayıp çarpılıyor ve mikrofonları atıyorlar. Hemen DJ performansa geçtik. Düğün sahibi iki gün sonra arayıp geçmiş olsun dedi ve ekledi “hiç fark etmedik”.
İbis: Pelin Tolga’dan elektrik aldı.
Sibel Köroğlu: Bütün ekip el ele folklor ekibi gibi sallandık desene…
Çağdaş Çınar: İyi kötü pek çok komik anımız var tabi ki.
Sibel Köroğlu: Diyelim ki haftanın yedi günü iş var; bu rutin sizi sıkıyor mu?
Emrah Sayın: Evet rutin iş çok sıkıcı oluyor.
Çağdaş Çınar: Bizim bir dönem altı ay boyunca haftanın altı günü programımız vardı. Sonra bir arkadaşımız ameliyat oldu ve gruptan kopmalar oldu. O dönem çok yordu.
Sibel Köroğlu: Böyle kopma durumlarında ya da acil hastalık durumlarında bir B planı var mı?
Emrah Sayın: Dondurulmuş solistlerimiz var, onların devreye sokuyoruz.
Çağdaş Çınar: İşte bu noktada bizim dostluğumuz devreye giriyor ve birbirimize destek veriyoruz.
Sibel Köroğlu: En zorlayıcı istek neydi sahnede size gelen?
Hakan Biçer: Bir keresinde bir Azeri düğünündeydik ve ilginç bir düğündü. Sıkıntılıydı. Hiç bilmediğimiz bir Azeri şarkıyı çaldık. Ama nasıl çaldık, gel bir de bize sor.
Sibel Köroğlu: Sizleri en yakın ne zaman ve nerelerde dinleyebiliriz?
Çağdaş Çınar: Uzaklardayız biz. Antalya’dayız.
Emrah Sayın: Biz de Antalya’dayız bu aralar.
Hakan Biçer: Biz boşuz bu ara; biz de gelelim bari.
Sibel Köroğlu: Yeni projeler var mı peki?
Çağdaş Çınar: Var. Hem de çok güzel bir projemiz var. Biz Hakan’la yeni bir oluşum içine girdik. Emrah da dolaylı olarak işin içerisinde. İzmir’de müziğin doğru kişiler tarafından yapılması, iyi müzisyenlerle çalışılması, her ihtiyaca uygun hitap edebilmek amacıyla Active Entertainment Group çatısını oluşturuyoruz. Şirket gibi değil. Yine aslında dostlukla dönen bir kaliteyi yukarı çekme çabası. Hak eden insanların doğru noktada buluşması ve beklentilerin karşılanması. Geniş boyutlu bir vizyona gitmek istiyoruz. İstanbul’da çok yapılan bir şey bu aslında. Gerçekten iyi müzisyenlerin bir araya gelmesi çok doğru bir iş.
Sibel Köroğlu: Ne zaman start veriyorsunuz?
Çağdaş Çınar: Aslında start verdik. Kafada her şey oturdu. Şekil belli. Bu bir orkestra gibi değil; bambaşka şeyleri bir araya getiren sanat ve görselin bir arada olduğu bir çaba. İzmir’de hiç olmayan ama yurt dışında ve İstanbul’da yapılan şovlar olacak. Bu konuyla ilgili çok yoğun bir mesai içerisindeyiz.
Sibel Köroğlu: Lansman ne zaman?
Çağdaş Çınar: Bu yarın da olabilir. Ama her şey dört dörtlük olsun istiyoruz. Bir iki ay içerisinde güzel bir lansmanla merhaba diyeceğiz. Elbette bu lansmana siz de davetlimizsiniz.
Sibel Köroğlu: Ben şimdiden dergim ve kendim adına söz veriyorum ki basın sponsorunuz biz olacağız. En yakın zamanda görüşmek üzere.