Yazı ve Fotoğraflar: Esat Erçetingöz
Utanıyorum kendimden. Son olarak 1974 yılında üniversitede okul gezisi ile gitmiştim. Bir de bugün. Oysa burnumuzun dibinde hemen yanı başımızda koca bir tarih yatıyor: Agora.
Arkeologlar tamamını gün yüzüne çıkarmak için hala kazıyor. Tüm dünyadan binlerce turist bu antik pazar yerini görmeye geliyor. Biz önünden geçiyoruz ama nedense görmüyoruz.
Peki “Agora” Nedir?
Agora, etimolojik olarak şehir meydanı, çarşı, pazar yeri demektir. Ticarî, adlî, dinî, siyasî fonksiyonları olan agora, sanatın yoğunlaştığı, felsefenin temellerinin atıldığı; stoaların, anıtların, sunakların, heykellerin bulunduğu yerdir. Tüccarların kalbidir.
Ya İzmir’in Agora’sının tarihi?
İzmir’in Namazgâh semtinde bulunan Agora, Roma Dönemi’nden (MS 2. yüzyıl) kalmadır ve Hippodamos şehir planına göre merkeze yakın yerde üç kat halinde inşa edilmiştir. İzmir agorası İon agoralarının en büyük ve en iyi korunmuş olanıdır.
Burada bulunan Tanrıça Vesta kabartmasının, ilk dönem kazılarda çıkarılan Zeus sunağı kabartmalarının devamı olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Tanrı Hermes, Dionysos, Eros, Herakles heykelinin yanı sıra pek çok erkek-kadın-hayvan heykeli, baş, kabartma, figürin vb. mermer, taş, kemik, cam, maden ve pişmiş topraktan eserler ele geçirilmiştir. Burada yeni bulunmuş yazıtlar M.S. 178 yılındaki İzmir depreminde kente yardım edenler hakkında bilgiler vermektedir.
Smyrna Agorası’nın altyapısında birçok su kanalı vardır ve bunlardan ikisi hala işler vaziyettedir. Kent ve yerleşim yerinde pınarlar da bulmaktadır. Roma döneminde, pınarlardan akan suyu kentin aşağı mahallelerine veya suyun az olduğu mahallelere ulaştırmak üzere kanal yapılmıştır. Agora’ya ulaşan kanaldan bugün hala su akmaktadır. Baktığınız zaman bu bir kanalizasyon değil. Su kanalı sokak çeşmelerine ya da sarnıçlara ulaşıyor, böylece halkın kullanımına açılıyordu. İzmir’in ortasında bu yaşayan tarihi mutlaka gezip görün.